Abay İbrahim

Kazak edebiyatının klasik şâiri, besteci, düşünce adamı. Bugünkü Doğu Kazakistan vilâyeti Abay ilçesindeki Kaska Bulak (önceki Semey vilâyeti Şınğıstav bölgesi)’ta doğmuş, Şınğıstav’ın Balaşakapak yaylasında ölmüştür. Ciydebay’da defnedilmiştir. Köy mektebinde okumuş, on yaşını geçtikten sonra Semey’deki medresede üç yıl kalmış, daha sonra köy hayatına devam etmiştir. Abay’ın bütün hayatı Rusya sömürgecilerinin Kazak bozkırına yerleştirdiği vilâyet yönetim sisteminde geçer. Eserleri o dönemin hayatını bütün çıplaklığı ile gözler önüne serer. Kendisi de birkaç defa idareci seçilmiş, ömrün acı tatlı günlerini çeşitli olaylarla geçirmiş, idareciliği kendi isteğiyle bırakmıştır.

abay irabhim

Abay, Kazak edebiyatında yenileşme akımını başlatan şâirdir. Kazak şiirine farklı değişiklikler getirir. Bu büyük şâirin mirasının manevî güç aldığı bulaklar, doğduğu il ile Doğu klasikleri ve Avrupa’ya ait medeniyet kaynaklarıdır. Kazak edebî dilini alelâde konuşma dilinden Avrupa klasikleri seviyesine yükselten gösterişli fikirlerin zirvesi O olmuştur. Kazak şâirleri içinde edebî mirası en çok araştırılan ve doğduğu ilin manevî gıdasına dönüşen meşhur ve dâhi şâir Abay’dır. Edebiyat dünyasında Muhtar Evezov’un birkaç ciltlik “Abay Yolu” adlı kitabı ile tanındı.

 

 

Kansonarda bürkitşi şığadı anğa,

Tastan tülki tabılar andığanğa.

Jaksı at pen tatuv joldas-bir ğaniybet, Inğaylı ıkşam kiyim anşı adamğa.

Salan etip jolıksa kaytkan izi,

Sağadan sımpın kağıp iz şalğanda. Bürkitşi tav basında, kağuvşı oyda,

Izdin betin tüzetip andağanda. Tomağasın tartkanda bir kırımnan,

Kıran kus közi körip samğağanda. Tömen uşsam, tülki örlep kutılar dep, Kandı köz kaykan kağıp şıksa aspanğa. Köre tura kaladı kaşkan tülki Kutılmasın bilgen son kur kaşkanğa. Avzın aşıp, kokaktap, tisin kayrap,

O da talas kıladı şıbın janğa.

Kızık körer, könildi bolsa anşılar,

Şabar jerin karamas jığılğanğa.

Kırık pışakpen kırjındap turğan tülki,

O da – osal jav emes kıran panğa,

Segiz nayza kolında, köz avdarmay, Batır da ayal kılmaydı erten tanğa. Kanat, kuyrık suvıldap, ıskıradı,

Kökten kıran sorğalap kuyılğanda. Jank-junk etip ekevi aykasadı,

Jeke batır şıkkanday kan maydanğa. Birevi – kök,

Birevi – jer tağısı,

Adam üşin batısıp kızıl kanğa.

Kar – appak, bürkit – kara, tülki – kızıl, Uksaydı kasa suluv şomılğanğa.

Kara şaşın köterip eki şıntak,

O da bülik-bülik etpey me siypanğanda? Appak et, kıp-kızıl bet, jap-jalanaş,

Kara şaş kızıl jüzdi bet, jap-jalanam, Küyevi er, kalındığı suluv bolıp,

Jene uksar tar tösekte jolığıskanğa.

Art jağınan javınnı bülkildeydi,

Kıran büktep astına del baskanda.

(1) Kartalcı : Kartalla av yakalayan kişi.

(2) Sağa : Nehrin göle, denize veya başka bir nehre döküldüğü, birleştiği yer.

(3) Tomaga: Kartalın gözünü kapatması için başına giydirilen, deriden yapılmış nesne.

Kansonarda kartalcı(X> çıkar ava,

Taştan tilki bulunur takip edene.

İyi at ile iyi yoldaş, bir ganimet,

Uygun, ölçülü giyimli avcı adama.

Ansızın rastlarsa döndüğü ize,

SağadcP} ansızın vurur ize bakarak.

Avcı dağ başında da iz sürer ovada da, İzin yüzünü düzeltir düşünerek, Tomagasını0) çekince uzaktan.

Kartalın gözü görür yükselince.

Aşağı süzülsem, tilki kaçar kurtulur der, Kanlı göz tepeye süzülüp çıksa göğe. Görünce durup kalır kaçan tilki, Kurtulmasını bilmiyorsan kaçmak boşuna. Ağzını açıp, yükselip, diş bileyip,

O da telaşlanır sinek kadar canına.

Merak eder, sevinçli ise avcılar,

Düşerim diye düşünmez, ardından koşar. Kırk bıçakla sanat icrâ eden tilki,

O da, kötü düşman değil şanlı kartal için. Sekiz mızrak elinde, göz ayırmadan,

Yiğit de nefes almaz seherden sabaha. Kanat, kuyruk hemen düşman kesildi, Gökten kartal süzülmeye başladığında. Paldır küldür ikisi de savaşır,

Biri yiğit çıkacak gibi kanlı meydanda. Biri, gök,

Biri de yer yabânisi,

İnsan için batarlar kızıl kana.

Kar, apak; kartal, kara; tilki, kızıl.

Benzer düşmanlar birbirine yumulmuşa. Kara saçını kaldırıp iki dirsek,

O da utanmaz mı okşandığında?

Apak et, kıpkızıl yüz, çırılçıplak,

Kara saç kızıl yüzlü, çırılçıplak,

Kocası yiğit, nişanlısı güzel olup,

Yine dar döşekte görüşmüşe benzer. Sırtında kürek kemiği yavaşça kıpırdar, Kartal bükülüp tam altına alınca.

Kansonarda kartalcı çıkar ava,

Taştan tilki bulunur takip edene.

İyi at ile iyi yoldaş, bir ganimet,

Uygun, ölçülü giyimli avcı adama.

Ansızın rastlarsa döndüğü ize,

Sağa ansızın vurur ize bakarak.

Avcı dağ başında da iz sürer ovada da, İzin yüzünü düzeltir düşünerek, Tomagasını0) çekince uzaktan.

Kartalın gözü görür yükselince.

Aşağı süzülsem, tilki kaçar kurtulur der, Kanlı göz tepeye süzülüp çıksa göğe. Görünce durup kalır kaçan tilki, Kurtulmasını bilmiyorsan kaçmak boşuna. Ağzını açıp, yükselip, diş bileyip,

O da telaşlanır sinek kadar canına.

Merak eder, sevinçli ise avcılar,

Düşerim diye düşünmez, ardından koşar. Kırk bıçakla sanat icrâ eden tilki,

O da, kötü düşman değil şanlı kartal için. Sekiz mızrak elinde, göz ayırmadan,

Yiğit de nefes almaz seherden sabaha. Kanat, kuyruk hemen düşman kesildi, Gökten kartal süzülmeye başladığında. Paldır küldür ikisi de savaşır,

Biri yiğit çıkacak gibi kanlı meydanda. Biri, gök,

Biri de yer yabânisi,

İnsan için batarlar kızıl kana.

Kar, apak; kartal, kara; tilki, kızıl.

Benzer düşmanlar birbirine yumulmuşa. Kara saçını kaldırıp iki dirsek,

O da utanmaz mı okşandığında?

Apak et, kıpkızıl yüz, çırılçıplak,

Kara saç kızıl yüzlü, çırılçıplak,

Kocası yiğit, nişanlısı güzel olup,

Yine dar döşekte görüşmüşe benzer. Sırtında kürek kemiği yavaşça kıpırdar, Kartal bükülüp tam altına alınca.

– Kuşu da sahibi de diklenir,

Altmış iki hileli tilki aldığında, “Arkadaşlarıyla üç dokuz ” diye gülümser, Büyük yaştakisi yanına bağlanınca.

Silkip giydi şapkayı, enfiyeyi Bir atasının gönlünü hoş edince.

Dağdan iğde derer gibi alıverse,

Bir tadını alırsan hep yaparsın.

Göğüste hiçbir kötü niyet yok,

Av olur meclisin, kuş salınca.

Kimseye zararı yok, ben gördüm,

İlginç bir iş imiş uğursuz dünyada.

Gönlü sezgili, gönlü düşünceliye?

Hepsi de açık değil mi düşünürsen? Anlamazsın, dikkatli bakmazsan,

Suretini göremezsin, çok bakmazsan.

Hayâli düşer aklına,

Her sözünü bir düşünüp ölçsen.

Yiğitler! Bunu okuyacaksa, avcı okusun, Bilemezsin, kuş uçurup tadına bakmazsan.

***

Gönül kuşu kıvrılır dört tarafa,

İnsanın fikrinin çeşitlenip döndüğü çağda. Söylediği şarkı, hayâli o gönlün,

Tahtına beğlik etsin dinleyenlerin.

Bağırır, yükselir, iner, yumuşar,

Yürek kıpırdatıp, uyandırır başı, beyni.

Bu dünyanın lezzeti hepsi onda,

Fikirsiz anlayamaz böyle saygıyı.

Uyuyup duran yüreği şarkı uyandırır, Nâğmesi tatlıca çıkan mâni uyandırır.

Bazısı zevk, bazısı derdini ayaklandırıp, Küçük çocuk gibi gönlü iyi avutur.

Bunu bilip anlayacak insan çok az,

Bu şarkıdan pay çıkaracak dinleyici de az. Dertle çıkan, sarılan tatlı sese,

Kıpırdanacak hisli yürek nerde var?

Bir şarkı çoğunlukla acıyla başlar,

“Gel, dinle!” deyip başkasına baş olur.

Güzel söyleyip, bitirir tangır tungur,

Bu arada sen de ona katılsana.

Şarkının da güzeli var, çirkini var, Dinleyicinin kulağını keseni var.

Akıllının sözü gibi sevinçli sesi,

Dinleyince gönüllerin esişi var.

İlimliden saklamam sözün yağını,

Altı dörtlükle anlattım şarkının durumunu. Boş olanın başı dolansın, erin gönlü Yankılansın diye düşündüm her söylediğimde Göğsünde ateşi olan düşünceli insana Bu sözümün sureti durur hazır.

img3Ömirdin aldı – ıstık, artı – suvık, Ömrün önü, sıcak; ardı soğuk,

Aldı – oyın, art jağı – munğa juvık. Önü, oyun; öte yanı; derde yakın.

Jaksı endi tındasan oy közinmen, Güzel şarkıyı dinlesen fikir gözüyle,

Ömir sevle körseter suvday tunık. Ömür nur saçar su gibi sakin.

Jamanğa “jar” degen-ak en köriner, Kötüye “car” denen şey şarkı görünür,

Jaksı en bilse aytuvğa kim eriner? İyi şarkı bilse, söylemeye kim erinir?

Jaramdı endi tındasan, janın erip, İşe yarayanı şimdi dinlesen, canın eriyip,

Jabırkağan könilin köteriler. Kederlenen gönlün güler, eğlenir.

Adamnın keybir kezderi Bazı zamanlar insanın

Könilde alan basılsa; Gönlüne ikilikler dolsa;

Temrinin bergen öneri Tanrının verdiği hüner

Kök bulıttan aşılsa; Gök buluttan açılsa;

Sıldırlap önkey kelisim Şıngırdayıp hep gelişim

Tas bulaktın suvınday, Taş bulağın suyu gibi,

Kirlegen jürek özi işin Kendi kirletir yüreğini

Tura almas este juvınbay. Duramaz asla temizlemeden.

Temrinin küni jarkırap, Tanrının güneşi parlayıp,

Uykıdan könil aşar köz. Uykudan gönül göz açar.

Kuvattı oydan bas kurap, Güçlü fikirle birleşip

Erkelenip şığar söz. Nazlanarak çıkar söz.

Sonda akın belin buvınıp, O zaman ozan işe sarılıp,

Aldı-artına karanan Ardına önüne bakınır.

Düniye kirin juvınıp, Dünya kirini yıkayıp,

Körinip oyğa söz salar. Fikre bürünüp söz söyler.

Kıranşa karap kırımğa Kartal gibi bakıp uzağa,

Mun men zardı kolğa alar. Dertle kederi ele alır.

Köktenip nadan zulımğa, Karşı çıkıp cahil zâlime,

Şiyırşık atar, tolğanar. Rahatını kaçırır, dalgalanır.

Edilet pen akılğa Adalet ile akla

Sınatıp körgen-bilgenin, Sınatıp görüp bildiğini,

Bildirer, alıs, jakınğa Bildirir uzağa yakına,

Solardın söyle degenin. Onların söyle dediğini.

Izalı jürek, dolı kol, Sinirli yürek, asabı el,

Uvlı siya, aşı til. Ağılı mürekkep, acı dil.

Ne jazıp ketse, jayı sol, Ne yazsa da, durumu bu,

Jek körsender özin bil. Nefret edeceksen kendin bil.

Kulaktan kirip, boydı alar, Kulaktan girip, vücudu sarar,

Jaksı en men tetti küy. Güzel şarkıyla tatlı ses.

Könilge türli oy salar, Gönle türlü fikir salar,

Endi süysen, menşe süy. Şarkıyı seveceksen, benim gibi sev.

Düniye oydan şığadı, Dünya düşünceyle çıkar,

Özimdi özim umıtıp. Kendi kendimi unutup,

Könilim endi uğadı, Gönlüm şarkıyı anlar,

Jüregim boydı jılıtıp. Yüreğim bedenimi yumuşatır.

Ansağan şölde suv tapsa, Susayan çölde su bulsa,

Bas koymay ma bastavğa? Baş koymaz mı kaynağa?

Birev türtse ya kaksa,

Boy toktamas jaskavğa.

Bir küygizip, süygizip,

Eski ömirdi türgizer.

Ömir tonın kiygizip,

Joktı bar kıp jürgizer.

Esitkendey boladı,

Kulağım eski sıbırdı.

Eski oyğa könilim toladı,

Tiriltip ötken kurğırdı.

Işip teren boylaymın Ötken künnin uvların.

Jene mın dep oylaymın Jurttın jalğan şuvların.

Tağı sene bastaymın Künde aldağış kuvlarğa.

Esim şığıp kaşpaymın,

Men işpegen uv bar ma?

*

*

*

Ölsem, ornım kara jer, sız bolmay ma? Ötkir til bir uyalşak kız bolmay-ma? Mahabbat, ğadavat pen maydandaskan, Kayran menin jüregim muz bolmay ma?

Amalsız tağdır bir kün kez bolmay ma? Birevge jay, birevge tez bolmay ma? Asav jürek ayağın şalıs baskan Jerin tavıp artkığa söz bolmay ma?

Sonda javap bere alman men beyşara, Sizderge erkin tiyer, baykap kara.

Eki küymek bir janğa edilet pe?

Kanı kara bir janmın, janı jara.

Jüreginnin tübine teren boyla,

Men bir jumbak-adammın, onı da oyla. Soktıkpalı, sokpaksız jerde östim, Mınmen jalğız alıstım, kine koyma!

Jasımda albırt östim, oydan jırak, Aylağa, aşuvğa da jaktım şırak.

Erte oyandım, oylandım, jete almadım, Etekbastı köp kördim elden birak.

Oy kirgeli tiymedi erik özime, Sandalmamen kün keşken tüspe izime. Özi ermey, erik bermey, jurt kor etti,

Sen esirke, tınış uyıktat, bak sözime!

Işim – tolğan uv men ört, sırtım dürdey, Men kelmeske ketermin tük endirmey. Ölen şirkin – ösekşi, jurtka jayar,

Sınmdı toktatayın ayta bermey.

Biri dürtse ya da vursa,

Beden dayanmaz darbeye.

Bir yaktırıp, sevdirip,

Eski hayatı canlandırır.

Ömür donunu giydirip,

Yoğu var eder yaşatır.

Duymuş gibi olur,

Kulağım eski fısıltıyı.

Eski fikirle gönlüm dolar,

Diriltir geçmiş günleri.

İçip derine dalarım,

Geçmiş günün acılarını.

Yine gerçek deyip düşünürüm,

Yurdun yalan şamatasını.

İnanmaya da başlarım Her gün dünyayı aramaya.

Aklımı kaybedip kaçmam,

Benim içmediğim ağı var mı?

***

Ölünce, yerim kara yer, nemli olmaz mı? Keskin dil, bir utangaç kız olmaz mı? Muhabbet düşmanlıkla savaşır,

Hayret, benim yüreğim buz olmaz mı?

Çaresiz kader, bir gün sıra gelmez mi?

Birine uygun, birine tez olmaz mı?

Yabanî yürek, ayağını eğri basan,

Yerini bulursa geridekine söz olmaz mı?

Buna cevap veremem ben biçâre,

Sizlere rahat ulaşır, dikkatlice bak.

Bir cana iki defa yanmak, adalet mi?

Kanı kara bir canım, canı kaygı.

Yüreğinin dibine derince dal,

Ben bir bilmece insanım, bunu da düşün. Kavgalı, sokaksız yerde büyüdüm,

Binlerle yalnız güreştim, kusur bulma!

Gençken rahat yaşadım, fikirden uzak, Çözüme, çaresizliğe de yaktım ışık.

Erken kalktım, düşündüm, yetişemedim, Fakat uzakları elden fazla gördüm.

Fikir gireli değmedi erk bana,

Avare gezmekle gün geçmiş, düşme peşime. Kendi gelmez, erk vermez, yurt hor etti,

Sen esirge, sessizce uyut, bak sözüme!

İçim dolmuş ağı ile ateş, sırtım iyi,

Ben dönülmeze giderim hiçbir yere girmeden Ah şiir, dedikoducu, bunu yurda yayar, Sırrımı saklayayım söylemeden.

 

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir