Annem Öldü Mü? Annem Öldü Mü? Ne hız ellerini üzdün dünyadan Balanı tek koyup nereye gittin? Nasıl yok oluyormuş bir anda insan Sanki bu dünyada hiç yok imişsin.. Güneş gurup etti… oda karardı… Bir anda yok oldun sen hayal gibi. Şimdi düşünürüm senden ne kaldı.. Gönlünde hatıran kara hal gibi… Beni boya başa yetirdin anne Bize borçlu bildik her zaman seni Sen beni dünyaya getirdin anne Bense yola saldım dünyadan seni… Sen bana beşikte ninni çalmışsın Bugün ninni çalsam sana ben de mi? Senin şirin şirin ninnilerini Sana gaytarayım cenazende mi? ‘Uykun şirin olsun’ diyerdin bana ‘Uykun şirin olsun’ deyim mi sana Gerek ben basına dönüm dolanım, Beni hayat için hep uyutanım, Söyle ölümçün Nasıl uyutayım seni ben bugün? Bu nasıl dünyadır anlayamam ben, Cilvesi cürbecür, rengi cürbecür Dün öz nefesiyle seni işiden Bugün buza dönüp, tasa dönüptür Bu nasıl dünyadır… İnsanoğlunun Hayali göktedir kendi yerdedir… Sağken omuzunda hayatın yükü Ölende ceseti çiyinlerdedir… Bu nice dünyadır bu nice dünya Ölüm hakikat hayatı rüya Derdimin gamımın ortagı sendin Niye yüz çevirdin ya niye benden? … ‘Derdin bana gelsin’ hani diyerdin Niye dert ekledin derdime ya sen Annem, kimse seni darıltmamıstır, Ben seni Ben seni darıltan kadar. Şimdi kime açsam derdimi bir bir Kim benim derdime yanar sen kadar? Evin her yerinde görülür yerin Gözüm ahtarcıdır anne ey anne ‘Ninem’ ‘hani’ diyor küçük azerin Ne cevap verem ana ey ana Bilmem bilmem bilmem bu ölüm nedir Hayat var iken Nefesin ey anam hala evdedir Kendin yer altinda taşa dönmüşsün Bugün yedin oldu… Annem yedi gün, Bizimle beraber ağlar odalar Sana Yalniz sana Sana demek için Gönlümde ne kadar bilsen sözüm var… Annem ısmarlandın anne topraga Bu ölüm sineme çekti dağ benim Sen benim arkamda benzerdin dağa Sanki de arkamdan uçtu dağ benim… Ömrü başa vurdun altmış yaşında Altmışın üstünde durup yaşında Artık senin için durudgu zaman Benim çün dolaşır Gün olur akşam… Vakit geçer sen benden uzaklaşirsin Ben sana günbegün yakınlaşırım…
Neylemeli
Kuş okudu, ferahlandık Taş okusa neylemeli? Örümcekse ag dokudu Cali dokusa neylemeli? Dedim, dünya bir temaşa Her arzumuz geldi başa Dediklerin baştan başa Boş ruyaysa neylemeli? Sesimiz yok, gürültümüz var Okumuz yok, yayımız var Deme gelmiş çayımız var Şeker yoksa neylemeli? Yalanlardan cana doyduk Ona uyduk, buna uyduk Et kokuştu, tuza koyduk Tuz kokarsa neylemeli?
Adsız Şiir
Gözümde göllendi, güllendi yaşlar Dağıldı başımdan dostlar, tanışlar Bedbahtlık- yüreğe çapraz dağ çeken Tekliğin zamanda ikiz kardeşi Teklik – gönül sıkan, teklik bel büken Dünyanın en büyük, en ağır taşı! Yalan bin boyalı, gerçek boyasız Yalan-kıpkırmızı, gerçek- ak olur Yalan kışkırıkçı, yalan hayasız Gerçekse her zaman utangac olur.
Benden Habersiz
Ömrün fasılları tez geldi geçti. Yazı verimlidir, kışı verimsiz Bir gün gördüm ki, güçten düşmüşüm. Yıllar öz atını sürdü eğersiz. Ülkü olan yere baş koyan yıllar Gamlı gözlerime yaş koyan yıllar Ey yaşım üstüne yaş koyan yıllar, Nere kaçarsınız benden habersiz? Ey ömür! Görünür artık sahilin, Elin kısıldıkça uzanır dilin. Ömürden verdiğim yetmiş üç yılın Zehiri yeterli, balı yetersiz. Öz omuz yüküdür herkesin yaşı Derdi – sırdaşıdır, fikri – yoldaşı, Dönüp mizacıma kahır gözyaşı. Sevinç de, keder de, geçmez kahırsız. Fikirler selinde akandan beri Ayıramadım ben hayırdan şerri Dökülmüş ömrümün yaprak yılları Bahçesi virane, bağı çepersiz Gönül o gönüldür, koca yaşımda, Fikirler kaynaşır yine başımda Yine hücumdayım söz savaşımda, Sözüm etkilidir , özüm etkisiz.
Elveda
Diyorum; Sefası bitti ömrümün, Şimdi dağa çıkarım, düze elveda. Düze duman çöker, düze kar yağar, Bahara elveda, yaza elveda… Bahtiyar; Derinde sızlayıp yaran, Kalbini dağlayıp üzer herzaman. Göze hüzün çöker, göze yaş dolar, Sevince elveda, düşe elveda… Şimdi özkökünden süzülen benim, Özge budaklara dizilen benim, Şimdi ne sen sensin ne de ben benim, Biz ki biz değiliz bize elveda.
Kafi mi?
Allah’ın verdiği bu aciz akıl O’nu derk etmeye bize yeter mi? Ne kadar istesen göğe secde kıl, Görünmezi görmek göze yeter mi? Elimiz uzundur, aklımız gödek(1) Bir taşın üstünde bir bostan ekmek İnsan yüreğinin resmini çekmek Allah’ım, bir renge, boza kafi mi? Kalbimi şiirimle diyenden beri, Sandım sözümdedir fikrin cevheri Sorurum duyduğum derinlikleri Hissim kadar demek söze kafi mi?
Tora Düştü Keleğinden Dünyanın
Baş açmadım ömrüm boyu ben yazık İblisinden, meleğinden dünyanın Adem sattı bir elmaya cenneti Tora düştü keleğinden dünyanın Ne güzeldir, yürek geniş, söz açık Yaşamadım bir sevdamı yarımcık. Azap adlı değirmenden narin çık Geçeceksin eleğinden dünyanın Arzum için bir meleyen cüyürdüm O tepeden bu tepeye yüyürdüm Niye korkum kefeninden? Ne gördüm Beşiğinden, beleğinden dünyanın Biz özümüz özümüzden öç aldık Geçen güne gelen günü bac aldık Ömrümüzün yarısında gocaldık Sillesinden köteğinden dünyanın Gönül üzgün, hayal küskün derbeder Özün söyle zulm olar mi bu kadar? Yedekleyip arkasınca süreder Berk yapışsan eteğinden dünyanın. Gönül düştü bin arzunun izine Bilemedik eğrisi ne düzü ne? Şimdi kefen örüyoruz özüne Öz külünden, çiçeğinden dünyanın.
Vicdan
İki yolun ayrımında ben durup Gah o yandan, gah bu yandan korkarım Devden değil, sinek kadar gücüyle Ben kendini dev sayandan korkarım Hakk evinde hak divanı kurulmuş Her kazancın öz kiymeti sorulmuş İddiası boynumuza yük ılmuş Bağışlanan şeref şandan korkarım Bu dünyadan umacağım mizandır Korktuğum kes bu mizanı bozandır Tok herifin kudurması, yamandır Acandan yok, ben doyandan korkarım Uyarsak biz nefs adlanan elçiye Tükürürüz vicdan kesen ölçüye Odur veren düz, kıymeti her şeye Vicdanından korkmayandan korkarım
Yol İşareti
Sevdinse … Aşkında yitip yok oldun, Karıştıracaksın günü ,ayları . Sevgi yollarında ne kaide, kanun Kendin aşmalısın bu dolayları . Eriyip kendini yok sanacaksın Bu derdin olmayıp özge çaresi Sen hız hız ‘kazaya’ uğrayacaksın Yoktur bu yollarda yol işareti |
Bahtiyar Vahapzade
1951 de “S.Vurğunun lirikası” mevzusunda namizedlik, 1964 de ise “S.Vurğunun hayat ve yaradıcılığı” mevzusundaki monografiyasıyle filoloji ilimler doktoru alimlik derecesini almışdır.
Bahtiyar Vahabzade bedii yaradıcılığa ikinci Dünya savaşı yıllarında başlamış, 1945 de Yazıçılar İttifaginın üyeligine kabul olunmuşdur. B.Vahabzade 40 yıl üniversitede ders vermiş , 1990 dan sonra emekliye ayrılmıştır. 1980 de Azerbaycan ilimler Akademiyasının şeref üyesi seçilmişdir.

1980 ve 2000 yılları arasında 5 defada milletvekili seçilmiştir.
Annem Öldü Mü?
Ne hız ellerini üzdün dünyadan
Balanı tek koyup nereye gittin?
Nasıl yok oluyormuş bir anda insan
Sanki bu dünyada hiç yok imişsin..
Güneş gurup etti… oda karardı…
Bir anda yok oldun sen hayal gibi.
Şimdi düşünürüm senden ne kaldı..
Gönlünde hatıran kara hal gibi…
Beni boya başa yetirdin anne
Bize borçlu bildik her zaman seni
Sen beni dünyaya getirdin anne
Bense yola saldım dünyadan seni…
Sen bana beşikte ninni çalmışsın
Bugün ninni çalsam sana ben de mi?
Senin şirin şirin ninnilerini
Sana gaytarayım cenazende mi?
‘Uykun şirin olsun’ diyerdin bana
‘Uykun şirin olsun’ deyim mi sana
Gerek ben basına dönüm dolanım,
Beni hayat için hep uyutanım,
Söyle ölümçün
Nasıl uyutayım seni ben bugün?
Bu nasıl dünyadır anlayamam ben,
Cilvesi cürbecür, rengi cürbecür
Dün öz nefesiyle seni işiden
Bugün buza dönüp, tasa dönüptür
Bu nasıl dünyadır…
İnsanoğlunun
Hayali göktedir kendi yerdedir…
Sağken omuzunda hayatın yükü
Ölende ceseti çiyinlerdedir…
Bu nice dünyadır bu nice dünya
Ölüm hakikat hayatı rüya
Derdimin gamımın ortagı sendin
Niye yüz çevirdin ya niye benden? …
‘Derdin bana gelsin’ hani diyerdin
Niye dert ekledin derdime ya sen
Annem, kimse seni darıltmamıstır,
Ben seni
Ben seni darıltan kadar.
Şimdi kime açsam derdimi bir bir
Kim benim derdime yanar sen kadar?
Evin her yerinde görülür yerin
Gözüm ahtarcıdır anne ey anne
‘Ninem’ ‘hani’ diyor küçük azerin
Ne cevap verem ana ey ana
Bilmem bilmem bilmem bu ölüm nedir
Hayat var iken
Nefesin ey anam hala evdedir
Kendin yer altinda taşa dönmüşsün
Bugün yedin oldu…
Annem yedi gün,
Bizimle beraber ağlar odalar
Sana
Yalniz sana
Sana demek için
Gönlümde ne kadar bilsen sözüm var…
Annem ısmarlandın anne topraga
Bu ölüm sineme çekti dağ benim
Sen benim arkamda benzerdin dağa
Sanki de arkamdan uçtu dağ benim…
Ömrü başa vurdun altmış yaşında
Altmışın üstünde durup yaşında
Artık senin için durudgu zaman
Benim çün dolaşır
Gün olur akşam…
Vakit geçer sen benden uzaklaşirsin
Ben sana günbegün yakınlaşırım…
Neylemeli
Kuş okudu, ferahlandık
Taş okusa neylemeli?
Örümcekse ag dokudu
Cali dokusa neylemeli?
Dedim, dünya bir temaşa
Her arzumuz geldi başa
Dediklerin baştan başa
Boş ruyaysa neylemeli?
Sesimiz yok, gürültümüz var
Okumuz yok, yayımız var
Deme gelmiş çayımız var
Şeker yoksa neylemeli?
Yalanlardan cana doyduk
Ona uyduk, buna uyduk
Et kokuştu, tuza koyduk
Tuz kokarsa neylemeli?
Adsız Şiir
Gözümde göllendi, güllendi yaşlar
Dağıldı başımdan dostlar, tanışlar
Bedbahtlık- yüreğe çapraz dağ çeken
Tekliğin zamanda ikiz kardeşi
Teklik – gönül sıkan, teklik bel büken
Dünyanın en büyük, en ağır taşı!
Yalan bin boyalı, gerçek boyasız
Yalan-kıpkırmızı, gerçek- ak olur
Yalan kışkırıkçı, yalan hayasız
Gerçekse her zaman utangac olur.
Benden Habersiz
Ömrün fasılları tez geldi geçti.
Yazı verimlidir, kışı verimsiz
Bir gün gördüm ki, güçten düşmüşüm.
Yıllar öz atını sürdü eğersiz.
Ülkü olan yere baş koyan yıllar
Gamlı gözlerime yaş koyan yıllar
Ey yaşım üstüne yaş koyan yıllar,
Nere kaçarsınız benden habersiz?
Ey ömür! Görünür artık sahilin,
Elin kısıldıkça uzanır dilin.
Ömürden verdiğim yetmiş üç yılın
Zehiri yeterli, balı yetersiz.
Öz omuz yüküdür herkesin yaşı
Derdi – sırdaşıdır, fikri – yoldaşı,
Dönüp mizacıma kahır gözyaşı.
Sevinç de, keder de, geçmez kahırsız.
Fikirler selinde akandan beri
Ayıramadım ben hayırdan şerri
Dökülmüş ömrümün yaprak yılları
Bahçesi virane, bağı çepersiz
Gönül o gönüldür, koca yaşımda,
Fikirler kaynaşır yine başımda
Yine hücumdayım söz savaşımda,
Sözüm etkilidir , özüm etkisiz.
Elveda
Diyorum;
Sefası bitti ömrümün,
Şimdi dağa çıkarım, düze elveda.
Düze duman çöker, düze kar yağar,
Bahara elveda, yaza elveda…
Bahtiyar;
Derinde sızlayıp yaran,
Kalbini dağlayıp üzer herzaman.
Göze hüzün çöker, göze yaş dolar,
Sevince elveda, düşe elveda…
Şimdi özkökünden süzülen benim,
Özge budaklara dizilen benim,
Şimdi ne sen sensin ne de ben benim,
Biz ki biz değiliz bize elveda.
Kafi mi?
Allah’ın verdiği bu aciz akıl
O’nu derk etmeye bize yeter mi?
Ne kadar istesen göğe secde kıl,
Görünmezi görmek göze yeter mi?
Elimiz uzundur, aklımız gödek(1)
Bir taşın üstünde bir bostan ekmek
İnsan yüreğinin resmini çekmek
Allah’ım, bir renge, boza kafi mi?
Kalbimi şiirimle diyenden beri,
Sandım sözümdedir fikrin cevheri
Sorurum duyduğum derinlikleri
Hissim kadar demek söze kafi mi?
Tora Düştü Keleğinden Dünyanın
Baş açmadım ömrüm boyu ben yazık
İblisinden, meleğinden dünyanın
Adem sattı bir elmaya cenneti
Tora düştü keleğinden dünyanın
Ne güzeldir, yürek geniş, söz açık
Yaşamadım bir sevdamı yarımcık.
Azap adlı değirmenden narin çık
Geçeceksin eleğinden dünyanın
Arzum için bir meleyen cüyürdüm
O tepeden bu tepeye yüyürdüm
Niye korkum kefeninden? Ne gördüm
Beşiğinden, beleğinden dünyanın
Biz özümüz özümüzden öç aldık
Geçen güne gelen günü bac aldık
Ömrümüzün yarısında gocaldık
Sillesinden köteğinden dünyanın
Gönül üzgün, hayal küskün derbeder
Özün söyle zulm olar mi bu kadar?
Yedekleyip arkasınca süreder
Berk yapışsan eteğinden dünyanın.
Gönül düştü bin arzunun izine
Bilemedik eğrisi ne düzü ne?
Şimdi kefen örüyoruz özüne
Öz külünden, çiçeğinden dünyanın.
Vicdan
İki yolun ayrımında ben durup
Gah o yandan, gah bu yandan korkarım
Devden değil, sinek kadar gücüyle
Ben kendini dev sayandan korkarım
Hakk evinde hak divanı kurulmuş
Her kazancın öz kiymeti sorulmuş
İddiası boynumuza yük ılmuş
Bağışlanan şeref şandan korkarım
Bu dünyadan umacağım mizandır
Korktuğum kes bu mizanı bozandır
Tok herifin kudurması, yamandır
Acandan yok, ben doyandan korkarım
Uyarsak biz nefs adlanan elçiye
Tükürürüz vicdan kesen ölçüye
Odur veren düz, kıymeti her şeye
Vicdanından korkmayandan korkarım
Yol İşareti
Sevdinse …
Aşkında yitip yok oldun,
Karıştıracaksın günü ,ayları .
Sevgi yollarında ne kaide, kanun
Kendin aşmalısın bu dolayları .
Eriyip kendini yok sanacaksın
Bu derdin olmayıp özge çaresi
Sen hız hız ‘kazaya’ uğrayacaksın
Yoktur bu yollarda yol işareti
5 sene ago Biyografi • Tags: Annem Öldü Mü?, Bahtiyar Vahapzade, Neylemeli