HANİ gazetelerimizde ve internet sitelerinde arada bir tuhaf ama sansasyonel iddialar ortaya atılır, sonra bazı “üstad”lar daha da tuhaf sözler eder ve bu gariplikler gündeme gelip konuyu bilmeyenlerin kafasını karıştırır ya…
“Atatürk’ün gizli vasiyeti”, “Lozan’ın yayınlanmayan maddeleri” yahut “Pirî Reis haritasının sırları” gibisinden palavraları kastediyorum…
Bu palavralara, son günlerde bir yenisi ilâve edildi: Ukrayna’nın parçalanması hâlinde Türkiye’nin Kırım’ı alabileceği gibisinden bir tuhaflık…
Uydurmakta sınır yok ya; 21 Temmuz 1774’te imzalanan ve Kırım’a bağımsızlık veren Küçük Kaynarca Anlaşması nın bir maddesine göre Kırım ın statüsünde herhangi bir değişiklik olması hâlinde, Türkiye yarımadayı geri alabilecekti! Sovyetler’in çökmesinden sonra Ukrayna nın bağımsızlığını ilân etmesi ve Kırım’ın da Ukrayna ya bağlanması üzerine Kırım’ı talep hakkımız doğmuştu ama herhangi bir girişimde bulunmamıştık! Kırım bugün Ukrayna’dan ayrılıp Rusya’ya bağlanmayı istediği takdirde Türkiye “Hooop! Küçük Kaynarca Anlaşması’na göre böyle bir hakkınız yoktur, idareyi ele alıyorum” diyebilirdi!
ORİJİNALİ BİZDE DEĞİL
Bu saçmalığın, böyle desteksiz bir palavranın neresini düzelteyim?
Küçük Kaynarca Anlaşması nda böyle bir madde bulunmamaktadır ve Kırım üzerinde hâlâ hak sahibi olduğumuz iddiası da sansasyon yaratmak maksadı ile masa başında uydurulmuş bir yalandan ibarettir.
Üstelik, Küçük Kaynarca Anlaşması na imza koyan taraflardan biri olmamıza rağmen anlaşmanın orijinal metni bizde her nedense yoktur, arşivlerimizdeki metinler asıl metinden çıkartılmış kopyalardır!
Buna benzer bir tuhaflığı, 1999’da da farketmiştim: Türk-İslam Eserleri Müzesi’nin o zamanki müdiresi Dr. Nazan Ölçer, başında bulunduğu müzede Osmanlı İmparatorluğu nun kuruluşunun 700. yılı programı çerçevesinde “Savaş ve Barış” isimli bir sergi açmıştı. Sergideki en önemli objeler Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın 1683’te uğradığı Viyana bozgunu sırasında savaş alanında bırakmak zorunda kaldığı silâh, çadır yahut Paşa’nın o zaman saray hazinesinden alıp Viyana önlerine kadar götürdüğü eserler idi. Bozgun sırasında Polonyalılar tarafından ganimet olarak alınmışlardı ve şimdi Polonya müzelerinde muhafaza ediliyorlardı. 1999’da bu müzelerden ödünç olarak istenmiş, İstanbul’a getirilmiş ve Türk-İslam Eserleri Müzesi’nde sergilenmişlerdi.
KARLOFÇAMIZ BİLE YOK!
Getirilen objeler arasında alâkamı en fazla çekeni, 1689 tarihli Karlofça Anlaşması’nın Türkçe ve Latince orijinal metinleri idi! Taraf olduğumuz ve imparatorluğumuzun çöküşünün başlangıcı sayılan bu anlaşmanın aslı da her nedense bizde değildi, Polonya’da muhafaza ediliyorlardı.
Getirilen objeler bir müddet Sultanahmet’teki müzede sergilendikten sonra Polonya ya iade edildiler ve Karlofça da geldiği müzeye gitti!
Altında zamanın reisülküttâbı Mehmed Rami Efendi ile tercümanı Alexander Movrakordato’nun imzalarının ve mühürlerinin bulunduğu Karlofça nın orijinal kopyasına niçin sahip olamadığımızı tarihçi arkadaşlarla uzun uzun konuşmuş ama muammayı çözememiştik!
Şimdi aynı şekilde tarafı olduğumuz ama orijinali bizde bulunmayan Küçük Kaynarca Anlaşması da gündeme geliyor ama yoğun bir safsata bulutu içerisinde!
Sadece bu kadar mı? Lozan Anlaşmasının orijinal metni hakkında da son günlerde ortaya yine böyle bir garip iddia atıldı, önümüzdeki günlerde anlatacağım ve cehalet ile ard niyetin bu derece usturuplu şekilde yanyana getirilmesine hayret edeceksiniz!
Leave a Comment