AÜİFD 47 (2006), sayi I, s. 159-168
İbn Battûta Seyâhatnâmesi’nde Türkçe Kelimeler
CEVDET ÇAKMAKÇI
Doç. Dr., KRAL SUUD Ü. DİLLER VE ÇEVİRİ FAKÜLTESİ
1. İbn Battûta’nin Hayati
İbn Battûta lakabiyla şöhret yapmiş olan bu büyük Arap seyyâhinin adi: Şerefeddin Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah b. Muhammed b. İbra- him et-Tancî el-Levâtî’dir. Berber kabilelerinden Levâta’lara mensuptur, İbn Cüzey şöyle der: “Ebû Abdullah Girnata’da bana, 17 Receb 703 (24 Şubat 1304) Pazartesi günü Tanca’da dünyaya geldiğini söyledi”.
Şeyh Ebû Abdullah İbn Battûta kendisi de şöyle demektedir:
“Beytü’l-Harâm’i haccetmek ve Ravda-i Mutahhara’yi ziyaret etmek mak- sadiyla 2 Receb 725 (14 Haziran 1325) Perşembe günü doğum yerim olan Tanca’dan çiktim. O zaman, kuşlarin yuvalarini terkedişleri gibi, ben de va- tanimi terkettim. Annem babam henüz hayatta idiler. Kendilerinden üzüle- rek ayrildim. Bu benim için olduğu kadar onlar için de bir üzüntü kaynaği oldu. Seyâhate çikişim, müminlerin emîri ve dinin yardimcisi, imam-i mu- kaddes Ebû Yusuf b. Abdülhakk’in oğlu Ebû Sa’îd’in saltanati zamanina rast- liyordu. Tanca’dan ayrildiğimda 22 yaşinda idim.”

İbn Battûta’nin Tuhfetu’n-Nuzzâr fi Garâibi’l-Emsâr ve Acâibil-Esfâr adli seyâ- hatnamesi daha çok Rihletu İbn. Battûta adiyla taninmiş bulunmaktadir.
Seyâhat-nâme-i İbn Battûta, XIV. yüzyil İslâm âlemi ile birlikte Türklük dünyasini canli levhalar halinde
aksettiren önemli kaynaklardan biridir. Ki- saca Rihle olarak da taninan seyâhat
notlari Tuhfetu’n-Nuzzâr fi Garâibi’l- Emsâr ve ‘Acâ’ibi’l-Esfâr adiyla, Sultan
Ebû İnan’in arzusu
üzerine İbn Cüzey el-Kelbî tarafindan 756/(1355) tarihinde kaleme
alinmiştir

160 AÜİFD 47 (2006), sayi I
İbn Battûta Mali’ye ve Timbuktu’ya uğradiktan sonra 1353 sonlarina doğru seyâhatini ikmal ederek Fas’a döndüğünde 49 yaşinda idi. Ölüm tarihi ise 1369’dur.(3)( Bürol, Nurettin. İbn Battûta’ya Göre Deşt-i Kipçak ve Türkis- tan. Yüksek Lisans Tezi.AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1991.)
2. İbn Battûta’nin Gezileri

22 yaşina kadar Tanca’da yaşayan İbn. Battûta, 1325 yilinda ilk defa Hac maksadiyla yurdundan ayrilmiş, bu seyâhatinde uğradiği yerlerde halk ta- rafindan din ve şeriat konularindan anlar bir kimse olmak hasebiyle saygiy- la karşilanmasi ve itibar görmesi, buralarin yüksek şahsiyetleriyle tanişmiş olmasi, onda İslâm dünyasini tanima merakini uyandirmiş, mâcarasever ve araştirici ruhunu kamçilamiş. Onun bu meraki Misir, Suriye, Arap yarimada- si, İrak, İran, Doğu Afrika, Anadolu, Kuzey Türk illeri, Orta Aysa, Hindistan, Çin, Endülüs ve Sudan gibi ülkeleri içine alan ve çeyrek yüzyili aşan gezile- rine sebep olmuştur. (Parmaksizoğlu, İsmet, İbn Battûta Seyâhatindan Seç- meler.İstanbul 1971 önsöz.I )
İbn. Battûta bu gezilerini üç seferde yapmiştir. Bunlarin hepsinin topla- mi yirmi dokuz yili doldurur. Bu gezilerinin en uzunu ilki olup, mağrib ve meşrik ülkelerinin tümünü içine alir. İbn. Battûta ‘nin gezileri sirasinda uzun süre kaldiği ülkelerden biri Hindistan, diğeri de Çin olup, bunlarin ilkinde iki yil, ikincisinde ise bir buçuk yil kalmiştir. Belde kadiliğini kabul etmesi mecburiyetiyle, buralarda bu kadar uzunca bir zaman kalmiştir. Dolaştiği her yerde ülkenin hâkimleri, kadilari, ileri gelenleri, önemli şahsiyetleri ile tanişmiş, onlarin âdetlerini, törelerini, yaşayişlarini, yediklerini, içtiklerini, çok ince bir şekilde tespit etmiştir. (Parmaksizoğlu, İsmet, İbn Battûta Seyâ- hatindan Seçmeler, İstanbul 1971 önsöz.I )
Büyük seyyâh İbn Battûta ‘nin, meşhur seyâhatnamesinde Anadolu’ya dair yazdiklarini sunmadan önce, uğradiği memleketleri burada kisaca sa- yalim: Fas, Cezayir, Tunus, Trablusgarb, Misir, Filistin, Suriye, Hicaz, Yemen, Irak, İran, Mozambik’e kadar Doğu Afrika kiyilari. Diğer taraftan Arabistan Yarimadasi’nin güney ve doğu kiyilari, Anadolu, Kirim, Kipçak İlleri, İstanbul, Buhara,Türkistan, Afganistan, Hindistan, Seylan, Hind Okyanus’unda bir çok ada, Endonezya, Hindicini, Çin, Akdeniz’de Sardenya adasi, İspanya, Sudan
v.s. (Cârim, Fuad, Marko Polo ve İbn Battûta, İstanbul 1966, s. 51)
İndüs havâlisini ve Multan’i ziyareti müteakip, Delhi’ye varan İbn Batt- ûta, burada kadilik v.b. vazifelerle 7 sene oturmuştur. 743 (1342) senesi başlarinda Muhammed Tuğluk Şah’in emri ile ve resmi elçisi sifatiyla, Çin’e gitmek üzere yola çikmiştir. Yolda çeşitli zorluklarla karşilaşmasi yüzün- den, bu işten vazgeçmek istediyse de, Hindistan’in bati sahillerini görmek
161
imkânini bulmuştur. Hint Okyanusu’nda Zibe-i Mahal (Maldiv) adalarindaki müslümanlarin bir buçuk sene kadiliğini yaptiktan sonra, doğu Hindistan
kiyilarina, Bengale’ye, Cava (Sumatra)’ya gitmiş ve Tavâlisi adasi üzerinden.Çin’e girip, Zeytun’dan Sin Kalan (Kanton)’a, Hansa bölgesinde Hatâ’ya (Kuzey Çin) geçerek, Hanbalik (Pekin)’a varmiştir.
Çin’de1 siyasî ortamin gerginleştiğini anlayarak, vatanina dönmeye karar veren İbn Battûta, 749 (1348) tarihinde Mekke’ye gelmiştir. Buradan İskenderiye’ye gitmiş, deniz yolu ile Fas’a vararak Sultan Ebû İnan tarafindan kabul edilmiştir. (Şaban 750/(Ekim 1349).
Onun içindeki seyâhat arzusu henüz sönmemişti. Bu sebepledir ki, Cebel-i Feth (Cebel-i Târik)’ten İspanya’ya geçerek, Endülüs’ün belli başli müslüman şehirlerini dolaşmiştir. Dönüşte Atlas sahillerini ve Merâkeş’i gezmiş; nihayet müslümanlarin bulunduğu son ülkeyi de gezip görmek maksadiyleSahra-i Kebîr’e yönelmiştir. Sudan’a, Nijerya boyuna kadar uzanmiş, Mali’-ye ve Timbuktu’ya uğradiktan sonra 1353 sonlarina doğru seyâhatini ikmal ederek Fas’a dönmüştür İbn Battûta bu sirada 49 yaşinda idi. (Çevik, Mümin, İbn Battûta Seyâhatnamesi, İstanbul 1983, s. 6)
3. İbn Battûta’nin Türk İllerine Gezileri
İbn Battuta Karadeniz’de Sinop’tan, gemi ile Kirim’a geçti. Buraya ayak bastiği tarihlerde Altin Orda Hanliği bütün haşmetiyle Deşt-i Kipçak bölgesine hakimdi. Hanlik en parlak dönemini yaşiyor ve devletin başinda da müslüman bir hükümdar olan Özbek Han (1312-1340) bulunuyordu. İbn Battuta’nin Kirim’da ilk uğradiği liman şehri Kerç’tir. Bundan sonra uğradiği yerler sirasiyla şöyledir: Kefe, Kirim, Seccan, Azak, Macar ve oradan Özbek Han’in ordasina gelir ve han ile görüşür. (Buradan Bulgar şehrine gidip döndüğünü de söylemektedir) Sonra Haci Tarhan’a gelmiş buradan Özbek Han’in üçüncü hatunu ve Bizans İmparatoru1 nun kizi Beylan Hatun’un İstanbul’a gitmesini firsat bilerek maiyyetinde İstanbul’a gitmek için geri dönerek; Sugdak ve Bizans hududundaki Baba Saltuk üzerinden İstanbul’a varir. İstanbul’dan dönüşte başkent Saray Berke’ye, oradan Saraycik, Harezm, Alkad Beykent, Buhara, Nahşeb (Hesef)’e ve oradan da Çağatay, Hatifi, Tarmaşiriü Han’in ordasina vararak hanla görüşür. Daha sonra Semerkant’a ve Tirmiz’e uğrar. Böylece Maveraünnehr’in önemli şehirlerini de gezdikten sonra Horasan’a yönelir. Horasan şehirlerinden; Belh, Herat, Cam, Tus, Hişapur, Bistam’i görür, oradan Afganistan’a, oradan da Şaşnagar’dan Sind vadisine iner. ( Bürol, Nurettin. İbn Battûta’ya Göre Deşt-i Kipçak ve Türkistan. Yüksek Lisans Tezi.AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1991.)
İbn Battûta Seyâhat-nâmesi’nde Türkçe Kelimeler
162 AÜİFD 47 (2006), sayi I
Bunun yaninda seyâhatnamede XIV. yüzyil Türk dünyasina ait çok önemli
bilgileri; hatta hiçbir kaynakta bulunmayan çok ilginç bilgileri de içermektedir. Seyyâh o dönemin anlayişini, yaşayişini, hükümdarlarin ve hatunlarinin törelerini, şehirlerdeki hayati ve en fazla da dikkatle araştirdiği ve bir
nevi seyâhatinin sebebi olan müslümanlarin durumunu ve İslamin yayildiği
alanlarla İslami faaliyetleri teferruatli bir şekilde vermiştir. ( Bürol, Nurettin. İbn Battûta’ya Göre Deşt-i Kipçak ve Türkistan. Yüksek Lisans Tezi.AÜ
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1991.)
4. İbn Battûta’nin Anadolu Gezileri
İbn Battûta Anadolu’daki gezilerine gelince, 733/1333 yilinda Suriye’deyken, Lazkiye’den bir Ceneviz gemisine binerek Alâiye’de (Alanya) Anadolu’-
ya ayak basmiştir. İbn Battûta’nin uğradiği yerlerden bugünkü Türkiye’nin
topraklari üzerinde bulunanlari da belirtelim:
Adana, Aksaray, Akşehir, Alâiye, Amasya, Antakya, Antalya, Aydin, Balikesir, Bergama, Beyşehir, Bolu, Burdur, Bursa, Denizli, Eğridir, Erzurum, Erzincan, Gerede, Geyve, Gölhisar, Göynük, Gümüşhane, İsparta, îstanbul, İzmir, İznik, Karaman, Kastamonu, Kayseri, Konya, Larende, Mağnisa, Mardin, Mekece, Milas, Mudurnu, Muğla, Niğde, Nusaybin, Safranbolu, Selçuk,
Sinop, Sivas, Tavas, Tire, Yenice. Daha sonra Sinop’tan, gemi ile, Kirim’a
geçmiştir (Çevik, Mümin, İbn Battûta Seyâhatnamesi, İstanbul 1983, s. 6)
Anadolu’ya yaptiği bu uzun yolculuk 1332 ve 1333 yillarina rastlar.
İbn Battûta Anadolu için şöyle demektedir:
“Bilâd-ii Rûm denilen bu ülke, dünyanin en güzel memleketidir. Tanri güzelliklerini öteki ülkelere ayri ayri dağitirken, burada hepsini bir araya getirmiştir. Burada dünyanin en güzel insanlari, en temiz kiyafetli halki yaşar ve
en nefis yemekler pişirilir. Tanri’nin yaratiklari içinde en şefkatli olanlar bunlardir ki, bundan ötürü “Bolluk, bereket Şam (Suriye)’da; şefkat ise Rûm (Anadolu)’ dadir”. Bu memlekete geldiğimiz andan itibaren çevredeki komşularimiz, kadin olsun, erkek olsun durumumuzla ilgilenmeden yapamamişlardi.
Burada kadinlar erkeklerden kaçmazlar ve yola çikacağimiz zaman akraba,
ya da hane halkindanmişçasina bizimle vedalaşirlar, bu ayriliktan dolayi üzüntülerini, gözyaşlari dökerek belirtirlerdi.
Bu ülkedeki âdetler gereğince, ekmek haftada bir gün pişirilir ve pişirilen
ekmek de haftanin öteki günlerine elverecek kadar olurdu. Ekmek günü
belde erkekleri sicak sicak ekmekler, nefis yemeklerle çevremizi donatirlar,
‘Bunlari size kadinlar gönderdi, sizden hayir duâ bekliyorlar.’, derlerdi.
Ülke halki bütünüyle İmam Ebû Hanife (r.a.) mezhebinde olup, ehl-i sünnettir. Aralarinda ne kaderci, ne râfizî, ne mutezileden, ne haricî, ne de bid’at
163
ehli bulunmaktadir. Tanri taâlâ hazretleri onlari bu faziletleriyle üstün kilmiştir.”
Bu ifadelerden anlaşildiği gibi, İbn Battûta, Anadolu’da kendisine ilginç
gelen şeyleri not etmiştir. Meselâ, notlari arasinda Anadolu’da görüştüğü
çok yaşli olduklarindan bahsettiği bir zat ile, yaşlari yüz otuz veya yüz altmişa ulaşmiş kişileri ziyaret ettiğini belirterek, kendisine ilginç gelen bu
bilgileri kaydetme gereğini duymuştur. Hatta, müslüman olmayan bir yaşli
kadinin evinde gecelediklerini yazdiği gibi bu kadinin kendilerine za’feran
satmak istediğine kadar değişik notlarla Anadolu’nun hem sosyal, kültürel
ve folklorik, hem de ekonomik ve siyasî hayati ile ilgili, Türk kültür ve medeniyet tarihine işik tutucu birçok malzemeyi bize aktarmiş bulunmaktadir.
Böylece İbn Battûta, günümüzden yedi yüzyil öncesi XIV. yüzyilda Beylikler devri Anadolu’sunun sosyal, kültürel ve iktisadî hayatina dair bilgiler
vermektedir. O zaman Anadolu’sunda yaşamiş olan Türkler’in yaşayişini
görerek, onlara dair birçok bilgiyi bugüne ulaştirmak suretiyle tarihe de
önemli bir katkida bulunmuştur. Özellikle, Anadolu Türkleri’nin fakirlere,
muhtaçlara, düşkünlere, gezginlere, yolculara, misafir ve bilginlere karşi,
hangi dinden olduklarina bakmaksizin, gösterdikleri ilgiyi ortaya koymasi
yönüyle de ayrica önem arzetmektedir.
5. İbn Battûta Gezilerinin Önemi
İbn Battûta, Afrika ve Asya ile Doğu Avrupa ve İspanya’nin birçok yerleri
hakkinda bilgiler bulduğumuz eserinde, Anadolu’da da gezip dolaştiği yerler hakkinda önemli bilgiler vermektedir.
“Rihle” adiyla taninan gezilerini ve hâtiralarini kapsayan eser, İbn Battûta’nin kaleminden çikmiş değildir. Seyyâh, 1349 Ekiminde yurduna döndükten sonra Benî Merin hükümdarlarindan Ebû İnan Fâris’e intisâb etmiş
ve bu hükümdarin arzusu üzerine seyâhat hâtiralari, taninmiş âlimlerden
İbn Cücey el-Kelbî tarafindan kaleme alinmiştir. Aslinda İbn Battûta bir kere
Hindistan’da, Kul’de soyulduğu zaman, bir kere de Kalikut’ta gemisinin batmasi yüzünden, gezileri sirasinda tutmuş olduğu notlarin önemli bir bölümünü kaybetmişti. İbn Cüzey, girişinde belirttiği gibi, gezginin anlattiklarini hemen hemen aynen, fakat sadece ve akici bir üslûp ile aktarmakla beraber, kendinden de bir çok parçalar ilâve etmekten geri kalmamiştir. Yazar,
İbn Battûta’nin rivayetlerine, sirasi geldikçe, başka hikâyeler eklemiş, İslâm
dünyasinin büyük kültür merkezlerinden bahs ederken taninmiş şairlerden
kit’alar almiştir. Başta İbn Cübeyr olmak üzere el-Bekrî, Kurtubî, Erzak ve
Sîrâfî’den nakiller yaptiği gibi, Mes’udî ve Bîrunî’nin eserlerinden de faydalanmiştir.
İbn Battûta Seyâhat-nâmesi’nde Türkçe Kelimeler
164 AÜİFD 47 (2006), sayi I
İbn Battûta dolaştiği yerlerde bölgenin din adamlari ile hükmdarlarin,
kudret sahiplerinin anlaşmazliklarina, mücadele ve savaşlarina ayri bir ilgi
göstermiştir. Yine gezileri sirasinda dindar bir kimse olmak itibariyle her
gittiği yerde gördüğü, duyduğu kutsal makamlari ziyaret etmiş, dini kuruluşlari bütün incelikleri ile öğrenmeye çalişmiş, din adamlari ile siki temaslar kurmuştur. İslâm dünyasina ve kamu oyuna Hind fakirlerinden, Anadolu ahilerinden ve İran’ daki Bâtinilik hareketinden ilk defa bahseden bir
gezgin olarak İbn Battûta ayri bir değer taşimaktadir.( Pamaksizoğlu,İsmet:
İbn Battûta Seyâhatnamesinden Seçmeler, İstanbul 1971.)
İbn Battûta gittiği yerlerde idareciler ve ileri gelenlerle beraber kadinlarla
da konuşmuş, onlarin âdet ve geleneklerini, yedikleri, içtikleri şeylere kadar
günlük hayatta karşilaşilan ve ilgisini çeken olaylari tesbit etmiştir. Ayrica,
devrin İslâm dünyasini tanimamiza yardim eden eserinde zamaninin siyasî
mücadeleleri ile sosyal ve iktisadî hayati hakkinda bilgiler vermesi yaninda,
birçok orijinal coğrafi bilgileri de ihtiva eden notlarini bir araya getirmiştir.
Gerçi verdiği bazi bilgilerin sihhatinde bazi yanlişliklarin bulunduğu tespit
edilmişse de eserin hâlâ günümüz araştiricilarina kaynaklik eden özelliğe
sahip olduğu kabul edilmektedir.
Seyâhatnâme, ihtiva ettiği yemek, içmek, giyim, âletler ve âdetlere müteallik etnoloji ve folklor malzemesinden başka, XIV. yüzyilin ilk yarisindaki
İslâm âlemi iktisadiyâtini, san’at ve münâkalâtini tetkik edecekler için bir
hazine değerindedir. Kervan menzillerinden itibaren büyük kara ve deniz
yollarindan bahsedilmiş, Atlas Okyanusu ile Japon adalari arasindaki ticaret merkezleri ve limanlar hakkinda geniş bilgi verilmiştir. Buralarda hangi
milletlerin ne gibi metalar üzerinde ticaret yaptiklari, her bölgenin sinaî ve
ziraî üretimi, ne gibi maddeler ihraç veya ithal olunduğu anlatilmiş, muhtelif memleketlerdeki çeşitli tedavül vâsitalari ve türlü ağirlik ölçüleri hususunda izahlarla bulunulmuştur.
Böylece lbn Battûta, günümüzden yedi yüzyil öncesi Anadolu’sunda yaşamiş olan Türkler’in yaşayişini görerek, onlara dair birçok bilgiyi bugüne
ulaştirmak suretiyle tarihe de önemli bir katkida bulunmuştur. Özellikle,
Anadolu Türkleri’nin fakirlere, muhtaçlara, düşkünlere, gezginlere, yolculara, misafir ve bilginlere karşi, hangi dinden olduklarina bakmaksizin, gösterdikleri ilgiyi ortaya koymasi yönüyle de ayrica önem arzetmektedir.
Bunun yaninda, ahi zaviyelerini de ziyaret ederek, hatta her gittiği yerde ahi zaviyesi arayacak kadar bu müesseselere isinmiş ve Türk ahilik teşkilâti hakkinda ilk kez görgüye dayanan, gerçekten değerli bilgiler veren;
lbn Battûta, diğer müslünian ülkelerde yaşayanlarla, Anadolu Türkleri
arasinda mukayeseler yapmamiza da imkân vermiş olmaktadir. Zira, Seyâ-
165
hatname, bize nerelerde ahi zaviyesi bulunduğunu gösterdiği gibi bu zaviyelerin yönetimleri, faaliyet ve fonksiyonlari hakkinda da çok değerli bilgiler edinmemize yardimci olmaktadir,bilgi vermektedir. Devrin büyük şeyhleri, velilerinden başka Sünnilik, şi’îlik ve şubeleri hakkinda fikir edinmek
te mümkündür.
6. İbn Battûta’nin Gezileri İle İlgili Çalişmalar
İbn. Cüzey, gezginin hâtiralarini yazma işini Ocak 1355’te tamamlamiştir.
İbn. Battûta ise, 1369 yilinda ölmüştür. Eseri, yazildiği andan itibaren ilgi
görmüş, önem ve değer kazanmiştir. Bugüne kadar kismen veya tam metin
olarak Fransizcadan başka, İngilizceye, Almancaya, Portekizceye, Urdu diline çevrilmiş ve Arapça metin Misir’da dört defa, Beyrut’ta ise defalarca bastirilmiştir. İbn. Cüzey’in kaleminden çikan nüsha Cezayir’de Kostantin şehrinde bulunarak Paris’e götürülmüş ve Bibliotheque Nationale’de muhafaza
altina alinmiştir. Arapça metin ve Fransizca tercümesi 1853-1858 tarihleri
arasinda Paris’te C. Defremey ve Sanguinetti tarafindan dört cilt halinde
yayimlanmiştir.Arapça en kapsamli çalişma Abdülhâdî et-Tâzî’nin beş ciltlik
neşridir, 1417/(1997) yilinda Rabat’ta yayimlanmiştir.
Eserin Türkçe tercümelerine gelince, Seyâhatnâmenin ilk muhtasar tercümesi 1290/(1873) yilinda Süleyman Efendi Matbaasi’nda basilmiştir. Bu
metnin yazma nüshasi ise, İstanbul Üniversitesi Yildiz Kolleksiyonu arasinda bulunmaktadir. Çok muhtasar ve yanliş bir tercüme olan bu metinden
sonra, Paris baskisi esas alinmak suretiyle tam metin olarak yapilan tercümesi Damad Mehmed Şerif Paşa’nin kaleminden çikmiş ve 1325/(1907)’de
İstanbul’da yayimlanmiştir. Bu tercümenin her ne kadar üslûbu bir parça
eskimiş ve verdiği notlarin ilmî değeri kalmamişsa da, genellikle faydalanilabilecek bir metin olma değerini hâlâ muhafaza ettiği söylenebilir.
İbn Battûta Seyâhatnâmesi’nden Seçmeler ise, İsmet Parmaksizoğlu tarafindan iki ciltlik bir hacimde olan asil metnin sadece Bati Türk illeri, Anadolu ve Kuzey Türk İlleri, Altun-Ordu bölgelerini içine alan bölümlerinden
ibarettir. Millî Eğitim Bakanliğinca, 1971de İstanbul’da yayimlanan ve Türk
kültürünün aslî kaynaklarina münhasir bulunan Bin Temel Eser serisi arasinda yer almiştir, bu seçmelerin, Rihlet İbn. Battûta’dan bazi bölümlere yer
vermiştir. Gerçekte, eserin sahibi hayatinda, yirmi dokuz yili dolduran ve
onun her türlü meşakkate göğüs gererek bütün İslâm dünyasini dolaşma ve
tanima arzusundan kaynaklanmiştir.
Türkçe’de bu çalişmalardan sonra. Mümin Çevik tarafindan Mehmed Şerif
çevirisinin sadeleştirilip “tam metin” olduğu belirtilerek gerçekleştirilen baskisi İstanbul’da 1983’te basilmiştir.
İbn Battûta Seyâhat-nâmesi’nde Türkçe Kelimeler
166 AÜİFD 47 (2006), sayi I
Mehmet Şeker tarafindan kitabin Anadolu, özellikle Denizli ve ahîlerle
ilgili kismi üzerine yapilan çalişma Osmanlica çevirinin bazi bölümlerinin
yeniden tasnif ve tekrarindan ibaret kalmiştir. (İbn Battûta ‘ya Göre Anadolu’nun Sosyal-Kültürel ue İktisadi Hayati ile Ahîlik, Ankara 1993).
Nurettin Bürol İbn Battûta’ya Göre Deşt-i Kipçak ve Türkistan başlikli bir
yüksek lisans tezi hazirlamiştir (A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1991).
Son yillarda esere tekrar ilgi duyulmuş ve Sait Aykut tarafindan Abdülhâdî et-Tâzî’nin beş ciltlik neşri esas alinarak Gibb ve Beckingham’in İngilizce, Yerasimos’un Fransizca tercümeleri ve Dunn’in çalişmasi gibi diğer önemli
literatürden faydalanmak suretiyle açiklamali bir çevirisi yapilmiştir; çalişma Yapi Kredi Yayinlari arasinda 2004’te neşredilmiştir.
7. İbn Battûta’nin Gezi Notlarinda Geçen Türkçe Kelimeler
Büyük gezgin İbn Battûta’nin, Seyâhatnamesinde uğradiği ülkeleri genel
olarak tekrar bir gözden geçirelim:
Fas, Cezayir, Tunus, Trablusgarb, Misir, Filistin,Suriye, Hicaz, Yemen, İrak,
îran, Mozambik’e kadar Doğu Afrika kiyilari, Arabistan .Yarim-Adasi’nin güney ve doğu kiyilari, Anadolu, Kirim, Kipçak İlleri, İstanbul, Buhara, Türkistan, Afganistan, Hindistan, Seylan, Hind Okyanus’unda bir çok ada, Endonezya, Hindicini, Çin, Akdeniz’de Sardenya adasi, İspanya, Sudan.
Yolculuğa 1325 yilinda girişen İbn Battûta, yirmi dört yil dolaşip memleketine döndükten sonra, Granada’ya kadar çikarak Endülüs’ü de görmüş ve
1351 yilindan 1354 yilina değin, Sudan illerine kadar bir yolculuk etmiştir.
Biz bu gezileri sirasinda ister Türk İlleri’nda veya Anadolu gezisi notlarinda tespit ettiğimiz Türkçe kelimeleri veriyoruz, ki bunlarin sayisi 60 civarindadir ve bu kelimelerin bir bülümü de birden fazla yerde geçmektdir.
kelime
Geçtiği
sayfa,sayfalar Türkçesi
آطا 354 ata
آل 385 al
طمغى آل 385 al damga
أتابك 210,644 atabey
أخي 302 ahi
أردو 344,348 ordu
أردوجا 348 orduca
أغا 311,406 ağa
أغاج 305 ağaç
أغلى 387 oğlu
167
ğ
أفندى 330 efendi
ألطون 368 altın
altıntaş 368 ألطون طاش
ألوصو 368 ulusu
ألوخاتون 346 Ulu Hatun
آجك أيت 349 küçük it
بابا 598 baba
بجق 311 bıçak
بجقجى 311 bıçakçı
بخارى 327 Buhara
بخشى 627 bahşi,bakşı
برغالى 470 bulgari
Beşdağ 344 بيش داغ
بك 301,349 bey
بورخانى 339 burhanı
بوزة 340 boza
بيبى 284 bîbî
بيسوس 303,313 beysus
ترخان 355 Turhan
تزك 335 tezek
تنديل 627 tendil
تنقرى 627 tanrı
تين 349 tin
جان 349 can
جراجى 303 çıracı
جلبى 305 çelebi
جوق 322 ، 368 çok
خاتون 343 ،345 hatun
İbn Battûta Seyâhat-nâmesi’nde Türkçe Kelimeler
دغ 344 dağ
رغان 326 Rugan, yağ
سراجوق 368 Saraycık
سمن 326 saman
صوم 355,356 som
طمغى 385 damga
عربة 337,338 araba(tekerlekli)
قازغان 241 kazan
قبان 523 kapan
Karaağaç 305 قرا أغاج
قطلو 367 kutlu
قطلودمير 376 ،385 Kutludemir
قفجق 335 Kıpçak
قفطان 170 kaftan
قمز, 348,339,343 kımız
آبك 348,384 kepek
آليجا 376 külçe
KAYNAKLAR
1. İbn Battûta: Tuhfetu’n-Nuzzâr fi Garaibi’l-Emsâr ve Acâibil-Esfâr.Talal Harb neşri .3. baski. Beyrut 2002.
2. Pamaksizoğlu, İsmet: İbn Battûta Seyâhatnamesinden Seçmeler, İstanbul 1971.
3. Aykut, A Sait: İbn Battûta Seyâhatnamesi. Yapi Kredi Yayinlari, İstanbul 2004.
4. Şeker, Mehmet: İbn Battûta ‘ya Göre Anadolu’nun Sosyal-Kültürel ve İktisadi Hayati ile Ahîlik.
Ankara 1993.
5 . Bürol, Nurettin. İbn Battûta’ya Göre Deşt-i Kipçak ve Türkistan. Yüksek Lisans Tezi. A.Ü. Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara 1991.
6. Çevik, Mümin. İbn Battûta Seyâhatnâmesi. İstanbul 1983.
7. İ. Kafesoğlu İbn Battûta Mad. İslam.Ansiklopedisi. 6.V/II İst. 1977 s. 708.
8. Aykut, A Sait: İbn Battûta. Mad. İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfi Yayini, İstanbul
1999, c. 19, s. 361-368.
9. Cârim, Fuad, Marko Polo ve İbn Battûta, İstanbul 1966.