X

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRKLERDE KADIN VE AİLE MEFHUNUN YERİ

İçerik Şeması

KATUN (HATUN)

İslamiyet öncesi Türklerde kadın için katun(hatun)kelimesi kullanılırdı. İslamiyet Öncesi Türk Toplumunda kadın başlı başına değer abidesi idi. Diğer toplumlar kadını kötülüğün sembolü, ilk günahın başlangıcı olarak görür iken Türklerde bu durum tam tersi idi. Hayatın kaynağı kadındı. Türk mitolojisinde “Toprak Ana“, Ergenekon Destanında Türklere yol gösteren dişi kurt, Göktürklerin soyu A-sihna (aşina Asena-dişi kurt), Çinlilerin Türkler için kullandığı tabirlerden biri “Fu-Lin”- (kurttan türemiş) gibi örneklerle Kadim Türk Milleti kadının değerini anlamış, Destanlara, yazıtlara, şiirlere özne etmişlerdir. Buna en güzel örneklerden biri;  Yenisey Yazıtlarında geçer.

YENİSEY YAZITLARINDA KADIN

Yenisey yazıtlarında Kadından bahsedilirken katun kelimesi kullanılmıştır. Kat-(katmak,katılmak,dahil olmak) anlamına geliyordu. Yenisey Yazıtlarında kadın için diğer kullanılan tabirlere baktığımızda; ebçi (eb-𐰋𐰀 = ev) evci, kişi- cinsiyet belirtmediği için buradan çok rahatlıkla kadın ve erkeğin eşit olduğunu anlıyoruz.) kelin; gelin. Yeni evlenmiş kadın anlamında kullanılır.

Eçe;abla anlamına gelmektedir. Ög;anne anlamınageliyordu. Ögsüz/Öksüz de buradan türemiştir. Burada kadın için kullanılan tüm unvanların değer verildiğinin bir göstergesi olduğunu görüyoruz.

ORHUN ABİDELERİNDE KADIN

Yine ilk Türkler Orhun abidelerinde de göstermişlerdir. Bilge kağan ve kül tegin yazıtında; Türk bodun yok bolmazun tiyin,bodun bolcun tiyin kangım İlteriş Kağanıg,ögüm İl Bilge Katunıg töpüniste tutıp  kötürmiş erinç (Yukarıda Türk Tanrısı, Türk’ün kutlu ülkesini öyle tanzim etmiş. Türk milleti yok olmasın, millet olsun diye babam İlteriş Kağan ve annem İl-Bilge Hatunu (Tanrı) halk içerisinden çekip yukarı çıkarmış ifadesi bile Türk milletinin kadına karşı tutumunu ve saygısını en net ifade biçimidir.

UYGURLARDA KADIN

Uygurlarda da yine Kağan’ın eşi yahut annesi, Göktürk Devrindeki gibi, Kağan’ın yanında bulunmakta ve ona her türlü yardımı yapmaktadır. Uygur Türklerinde de 7. Y.Y. da henüz devlet kurmadan önce, Uygur oymağının reisi savaşlarla meşgul olurken annesi Uluğ Hatun, halkın arasında çıkan ihtilaflara ve davalara bakıyor, kanuna tecavüz edenleri cezalandırıyordu.

Zaten Türk toplumunda kadın (katun) olarak sosyal yaşamda ne kadar etkin ve üst konumda ise siyasi yaşamda da aynı durum geçerli idi. Hatun; eşi (kağan) yok ise onun yerine devlet işlerinde söz sahibi olup, toylarda, savaş kararlarında ve siyasi meselelerde fikirlerini beyan ederdi. Her daim hükümdarın sol yanında idi. İmzalanan kararlarda katunun da ibaresi olurdu. Hatta yalnızca hakan buyuruyor ki olarak yazılan antlaşmalar kabul edilmezdi. Kabul edilmesi için hatunun da ibaresinin bulunması gerekiyordu. Hatun eşi yok iken misafir ağırlar ve ziyafet tertip edebilirdi. Bu duruma en güzel örneklerden birini Grek tarihçisi Priskos’un seyahatnamesinde görmekteyiz. Priskos gördüklerini şu şekilde ifade eder; Atilla ‘nın karısı Arıkan hatun, Atilla için gelen Doğu Roma elçilerini karşılayıp onlara ziyafetler vermiştir. İken elçiyi karşılamıştı.

Türk milletinde kadına verilen değeri daha iyi idrak etmek için bir toplumun en küçük ve en mühim yapısı olan aile kurumuna bakmamız gerekmektedir. İslamiyet öncesi Türklerde aile yapısında egzogami (dışarıdan evlilik) görülmektedir. Kanaatimce, dışarıdan evliliklerin birçoğu siyasi evliliklerdir. Bazı Türk boylarında birkaç göbek akrabalarla evlilik yasaktır.

Örneğin; Kazak Türklerinde akrabalık, kırk göbeğe kadar uzamakla beraber, yedinci göbekten kız alınmasına müsaade edilmiştir.

TÜRK TOPLULUKLARINDA EVLİLİK

Kırgızlarda beşinci göbekten evlenilmesine müsaade vardı. Başkurt ve Al tay Türklerinde aynı gelenek devam etmiştir. Yakutlar ‘da bu yasak dokuzuncu göbeğe kadar çıkıyordu. Türk modeli evlilikler monogami (tek eşlilik) görülür. Töre, Türk milletinin idari, sosyal tüm hayatının merkezi idi. Toplumu oluşturan aile kavramında da en temel mefhumdu. Türklerde evlilik için mühim olan şey “orun” idi. Evlenecek kadın ve erkeğin orunlarının eşit olması gerekirdi. Kişi bir kabahat işlerse orunu düşerdi.

Türklerde kadın çocuklarının yetiştiricisi, eşi ile eşit statüye ve söz hakkına sahip ve her Türk gibi Törenin uygulayıcısı idi. Türklerde kadına verilen değeri bir de seyahatnamelerden ifade edelim. İbn-i Battuta seyahatnamesinde Özbek Hanın Baş hatunundan bahsederken;

Sultanın en beğendiği eşi ve eşlerinin başı olan kadın saraya gelince, han onu kapıda karşıladı. Elinden tutarak içeri getirdi ve tahtına oturttu. Ondan sonra da kendisi makamına geçti” olarak ifade eder.

Eski Türk aile yapısında genellikle “geniş aile” tipi görülmektedir. Baba ailenin reisidir. Ana ev işleri, çocuk bakımı gibi temel işlerle uğraşırken- konumu baba ile eştir. Yani eşit konumdadırlar. İslamiyet Öncesi Türk aile yapısında evin en küçük oğlu “od tegin ” olarak otağda- ailesinin yanında kalıyordu.

Evlilik ve aile gibi mühim mefhumlar devlet işleri gibi “pederşahi” (baba egemen) olarak düzen içerisindeydi. Ziya Gökalp Türklerin İslam Dinini kabul etmesinden önceki Türk ailesini “boy, sop, soy, pederi aile ve izdivacı aile” olarak beş aile tipine ayırmıştır.6Türk aile yapısında “soy” kavramı kadın ve erkek tarafları anlamına gelir. Soy kavramı ile beraber erkek tarafı kız tarafına eşittir.

ZİYA GÖKALPE GÖRE TÜRK AİLE YAPISI

Ziya Gökalp’e göre Türkiye Türklerindeki aile hayatını da başlıca dört kısma ayırarak Boy, Ocak, Konak ve Yuva ailesi olarak belirtmiştir.Türk Dünyasında aile her zaman en sağlam yapı birimi olmuştur. 1991’de SSCB ‘nin zulmünden çıkan Türk devletleri -Türk Milletinin aile yapısı, gerek Türk örf ve adetleri sayesinde milli benliklerini bilerek dimdik ayakta kalmışlardır.  1991 ‘de SSCB’nin dağılması ile azatlığına kavuşan Türk devletleri(Kazakistan,Kırgızistan,Türkmenistan,Özbekistan,Azerbeycan) Türk aile yapısını aynen muhafaza etmişlerdir. Bugün Kazakistan’da tüm gençlik mensubu olduğu cüzü (büyük cüz, Orta cüz, küçük cüz olmak üzere 3 kısımdır.) ve kırk atasını bilmek zorundadır. Bu gibi örnekleri tüm Türk Dünyasında sayısız görebiliriz. Atalara olan saygı,bağlılık,onları yad etme ve nereden geldiğini bilme şüphesiz ki, mensubu olduğumuz topluma, millete daha bilinçli olmamızı sağlayacaktır.

TÜRK DÜNYASINDA KADIN

İslamiyet öncesi Türklerde Mezarlara saldırının savaş sebebi olması, Atalar Kültü bu duruma en güzel örnektir. Özetle; Kadın, Türk Dünyasında- iyi bir eş, anne, komutan, Törenin uygulayıcısı ve gelecek nesilleri yetiştiren bir abide idi. Ziya Gökalp’in dediği gibi; Kadın yükselmezse alçalır vatan, Samimi olamaz onsuz bir irfan! diyerek, en iyi kadın hükümdar Tomris Katunu,Kırgızistan bozkırlarına nam salmış “Güney Kraliçesi” Kurmacan Datkayı,Kazakistan Bozkırlarını aşan ünü ile Süyimbike  Katunu, Moğolistan bozkırlarında ki Börte Katunu,Anadolu’da Gevher Nesibe Hatunu anmadan geçemeyiz. Kadınların öncülüğünde aile kurumu ileriye daha sağlam varabilmiş, bir milleti oluşturan en küçük ve en dayanaklı yapı olmuştur. Kadın eşi ile eşit, tarihten günümüze kadar saygıya layıktır. Aile kurumu sağlam oldukça, Toplum da bu ölçüde sağlam olup, millî kültür ve benliğini daimî koruyup gelecek kuşaklara aktarabilecektir.

KAYNAKÇA:

selçuk, Hava,” Selenge’den Tuna’ya Türk Kültür Tarihine Dair Notlar”,İstanbul,Kitaparası Yayınları,2019.

Özdener, Kadri Süreyya,” İslam Öncesi Türklerde Kadının İçtimai Yeri” s.225-236.

Categories: Genel

View Comments (1)

  • İyi makaleler sunduğunuz için çok teşekkür ederim. Çaban için gerçekten minnettarım

Leave a Comment