Ülkemize gelen yabancıların Kırgızistan ile yavaş yavaş tanışmaya başlamasıyla dikkatlerini çekecek olan ilk husus, Kasım TINISTANOV ismidir. Kırgızistan’da yaşadığı müddetçe, ilk ve orta dereceli okullarda okutulmak üzere hazırlanan tarih, dil ve edebiyat kitaplarında Tınıstanov’un hayatı ve eserleri hakkında geniş bilgilere, Kasım TINISTANOV ismini taşıyan bir üniversiteye, okullara, kütüphanelere, sokak ve caddelere rastlayacak olan bir yabancının, pek tabiî olarak merhumun fotoğrafını on somluk banknotların üzerinde görmesi ve gün geçtikçe bu isme aşina olması kaçınılmazdır.
Tınıstanov, çok yönlü kişiliği, Kırgızca’nın işlenerek edebî bir dil hâline gelmesinde gösterdiği büyük çabaları ve filoloji alanında yapmış olduğu çalışmalarıyla akademik kariyer edinerek doçent ve profesör unvanlarını alan ilk Kırgız aydını olması gibi özelliklerinin yanında, 37 yıllık kısa hayatına sığdırmış olduğu büyük işlerle de içinden çıktığı halk tarafından son derece büyük bir saygıya mazhar olmuştur.
Büyük zorluklar ve mücadeleler içinde geçen hayatını Stalin döneminde uygulanan baskıcı politikaların neticesinde Türkistan coğrafyasında meydana gelen aydın kıyımında kaybeden Tınıstanov’un hayatı ve yaptığı işler; Sovyetler Birliği dağılana kadar ismine ve eserlerine konan yasak; eserlerinin yeniden basılması, ilmî olarak incelenmesi ve herhangi bir süreli yayın organında hakkında haber yapılmasının mümkün olmamasından kaynaklanan sebeplerden dolayı tam manasıyla araştırılamamıştır.
Kasım TINISTANOV, 1901 yılında şimdiki Bağımsız Kırgızistan Cumhuriyeti sınırları içerisindeki Balıkçı şehri yakınlarında bulunan Çırpıktı köyünde, Kırgızların Sayak uruğuna mensup fakir bir ailenin ferdi olarak dünyaya geldi. Babasının adı Markatay uulu Tınıstan, annesinin adı ise Markatay gelini Arpabektir
Tınıstan Markatay Uulu, hayvancılık ve tarımla uğraşan, kendi kendine yetip ailesine bakabilen, ne çok fakir ne de çok zengin bir aile reisi idi. Devrin ilkokul seviyesinde olarak nitelendirilebilecek mahalle mektebinde öğrenim görerek okuma yazma öğrenen, hocalık vazifesi yapmasa da okuma yazma bildiğinden dolayı köyünde “Tınıstan molla” olarak çağrılan baba Tınıstan, zamanın şartları göz önünde bulundurulduğunda kültürlü denilebilecek birisi idi
Tınıstan Markatay uulu, en büyük oğlu Kasım’a Arap yazısını kendisi öğretmiş, Kasım’ın yedi yaşına bastığı yıl olan 1907’de oğlunu kendi köylerindeki mahalle mektebine göndermiştir. Mahalle mektebine 1912 yılının yaz aylarına kadar devam eden Kasım’ın yaşıtlarına göre okumaya hevesli ve zeki olduğunu fark eden Markatay, oğlu Kasım’ı, yeni metotlara göre eğitim-öğretim müfredatı uygulayan okullardan birine göndermeye karar vermiştir. Gerekli ihtiyaçları devrin hükümeti tarafından karşılanmayan bu okulların öğrencileri para karşılığı kaydetmesinden kaynaklanan problemler, başta da belirttiğimiz gibi ancak kendi kendine yetebilecek kadar zenginliğe sahip olan Markatay’ı zor durumda bırakmış, çekilen bütün sıkıntılara rağmen Karakol şehrinde yeni metot (cedit) eğitim-öğretim müfredatı uygulayan Özbek okuluna kaydını yaptıran Kasım TINISTANOV, 1912-13 eğitim-öğretim yılında bu okulda, 1913-14 eğitim-öğretim yılında ise yine Karakol yakınlarındaki Sazanova kasabasında bulunan başka bir Özbek mektebinde okumuş, 1914-16 yılları arasında ise Karakol’daki Russko-Tuzemnıy adı verilen ve Rus olmayan halkların Rusça eğitim aldığı okula devam etmiştir
Kasım TINISTANOV’un tahsil hayatı, 1916 yılının bahar aylarında Kırgızistan’ın doğu bölgelerinde Çarlık rejimine karşı çıkan isyanın neticesinde ortaya çıkan güvensiz ve tehlikeli ortam nedeniyle yarıda kalmıştır. İsyanın Rus ordusu tarafından son derece kanlı bir şekilde bastırılmasına müteakip bölge halkı arasında sağ kalanlar, canlarını kurtarmak maksadıyla Rus ordusundan kaçarak Doğu Türkistan’a göç etmiştir. Kasım’ın ailesi de Doğu Türkistan’a doğru yapılan büyük göçe katılmış, büyük güçlükler ve mücadeleler içinde geçen göç yolunda binlerce Türkistan Türkü açlıktan ve soğuktan hayatını kaybetmiştir. Kulca şehrine ancak varabilen Kasım ve ailesi, yanlarında taşıyabildikleri bütün varlıklarını satmış, Kulca çevresindeki köy ve kasabalarda kimi zaman tarlalarda çalışarak kimi zaman ise yerli halk tarafından yapılan yardımlarla hayatta kalmaya çalışmıştır. Bütün mallarını, evlerini, yaşadıkları topraklarda bırakan göçmenlerin yaşamak maksadıyla neredeyse bütün insanî vasıflarını yitirecek duruma gelmesini, açlığı, çaresizliği ve çekilen zulmü genç yaşında gören Kasım, hayatın acı gerçekleri ile bu günlerde tanışmıştır
Tarihler 1917 yılının güz aylarını gösterirken Rus ordusundan kaçarak Doğu Türkistan bölgesine sığınan Kırgızlara, Rusya’da devrim olduğu, Çarlık rejiminin devrilerek yerine fakir halkı koruyup kollayan, Rusya toprakları içinde yaşayan bütün halkların birbirleriyle eşit olduğu görüşünü savunan Bolşeviklerin iktidara geldiği haberinin gelmesi ile Doğu Türkistan’a göç eden Kırgızlar arasında yayılan bu habere inanan Kasım TINISTANOV’un ailesi de 1917 yılı sonlarına doğru vatanlarına dönmek için yayan olarak yola çıkmışlar ve kendi köyleri Çırpıktı’ya dönmeyerek, Karakol şehri yakınlarındaki Tepke köyüne, Tınıstanov’un annesinin o yıllara göre ekonomik olarak iyi durumda olan akrabalarının yanına gitmiş ve burada yaşamaya başlamışlardır. Elbette, o yıllarda Issık-Göl civarlarında yönetimi eline alan yeni iktidarın kendini kabul ettirmesi ve otoritesini sağlaması uzun zaman almış, bu bölgelerde yaşayan Rus çiftçiler, Türkistan’dan gelen Kırgızları iyi karşılamayarak birçok bölgede problemler yaşanmasına neden olmuşlardır. Öyle ki, Rus çiftçilerin bazıları silâhlarına sarılarak uzun göç yolundan gelen Kırgızların bir kısmını öldürmüştür. Üzerinde durulması gereken diğer mesele ise siyasî kaosun yarattığı güvensiz ortamda ortaya çıkan belirsizlik nedeniyle bu bölgelerde meydana gelen işsizliktir. Dolayısıyla Doğu Türkistan’dan bin bir güçlükle yeniden ana vatanlarına dönen yerli halk arasında baş gösteren açlık tehlikesi ve çekilen sıkıntılar bu yıllarda da devam etmiştir
Yukarda kısaca bahsini ettiğimiz bu ağır şartlarda yaşam mücadelesi veren geleceğin genç şairi, tüberküloz hastalığına yakalanmış, ailesine yardım etmek maksadıyla öğretmenlik, tercümanlık gibi vücudunu fazla yormayacak olan hafif işler aramışsa da bulamamış ve kimi zaman Uygur ve Rus kimi zaman ise Tatar toprak ağalarının tarlalarında rençperlik yapmıştır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Tınıstanov, yüreğinde taşıdığı okuma isteği, yüksek eğitim alma arzusunu hiçbir zaman yitirmemiştir. Zaten okuma yazma oranının çok düşük olduğu bir dönemde orta dereceli bir okul mezununun tarlalarda rençperlik yaparak hayatını devam ettirmeyi düşünmesi de mantık dairesi içerisinde düşünüldüğünde ihtimal dahilinde değildir
Sovyetler Birliği yönetimince Orta Asya’da yaşayan halkların ilim alması maksadıyla köy ve kasabalarda kurulan ilk ve orta dereceli, büyük şehirlerde ise, teknik eğitim veren meslek lisesi düzeyinde okullar açıldığını duyan Tınıstanov, okuma arzusunun ağır basması neticesinde 1919 yılı yaz aylarının sonuna doğru evinden ayrılarak Alma-Ata’ya gitmiş, bu şehirde, devrin Sovyet hükümeti tarafından Türkistan’da kurulan Sovyet Sosyalist Türkistan Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Taşkent’te Orta Asya’da açılan okullarda görevlendirilmek üzere ilim almaya niyetli gençlerin yetiştirilmesi maksadıyla eğitim enstitülerinin kurulduğu haberini almış, neticede zorluklar içerisinde gitmiş olduğu Taşkent’te Kazak-Kırgız Halk Eğitim Enstitüsü’ne kaydını yaptırmıştır
Tınıstanov, kayıt yaptırabilmek amacıyla türlü sıkıntılar çektiği enstitüde kısa zamanda kendini göstermiştir. Derslerine giren hocalarının gözünden kaçmayan bu başarısının yanı sıra, Rusça’yı ve birçok Orta-Asya Türk lehçesini iyi derecede bilen Tınıstanov’un, daha öğrencilik yıllarındayken Kazakça kaleme almış olduğu şiirlerinin Kazak Türkçe’sinde neşredilen gazete ve dergilerde yayımlandığını ve bu yönüyle de genç Kasım’ın hem sınıf arkadaşlarının hem de hocalarının takdirlerini kazandığını görüyoruz
Öğrencilik yıllarında Taşkent’te Kazakça yayımlanan Caña Öris, Ak Col gazetelerinin yazı işlerinde ve Cas Kayrat, Sana dergilerinde görevli olarak yarım günlük çalışma saatleri dahilinde çalışan Tınıstanov, Aralık 1919’da Türkistan Komünist Gençler Partisi’ne (Komsomol) kabul edilmiştir. Taşkent’te açılan Kazak yatılı okulunda bu partinin şubesini açarak başkanlığını yapan Tınıstanov, 1923 yılında Sovyet Sosyalist Türkistan Özerk Cumhuriyeti’nin eğitim bakanlığına bağlı olarak kurulan Kırgız İlim Komisyonuna üye olarak kabul edilmiştir. Tınıstanov, Arap harfleri esas alınarak oluşturulan ilk Kırgız alfabesini hazırlayan, Kırgızca yayımlanacak olan bir gazetenin temellerini atan, Kırgız dilinde eğitim-öğretim yapan ilk ve orta dereceli okullarda okutulmak üzere ders kitapları hazırlayan komisyonun çalışmalarına aktif olarak katılmıştır. Örneğin, o yıllarda kendi ana diline hakim, okullarda okutulmak üzere ders kitabı hazırlayacak derecede ilim sahibi olan Kırgız aydın olmadığı için ilkokullarda okutulmak üzere edebiyat kitabı hazırlama görevi, enstitü öğrencisi Kasım TINISTANOV’a verilmiştir. 1924 yılı başlarında üzerine aldığı bu görevi lâyıkıyla yerine getirerek bir buçuk ayda kitabı tamamlayan Tınıstanov, o yıllarda Kırgızca olarak kaleme alınan hikâye, şiir vb. eserler olmadığı için kitabın hitap ettiği yaş grubuna uygun, şiirler ve hikâyeler de yazmıştır. Kitabın Tınıstanov tarafından kâğıda yazılan nüshası 1924 yılının sonlarında Taşkent’te Okuu Kitebi adıyla basılmıştır. Aynı yıl, uzun yıllar içerisinde kaleme almış olduğu Kazakça ve Kırgızca şiirlerinin el yazma metinlerini Moskova’daki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği halklarının basımevine gönderen Tınıstanov’un bahsini ettiğimiz şiir kitabı, 1925 yılında Kasım Irlarının Cıynagı adıyla basılmıştır.
1922 yılında Taşkent’te bulunan Kazak aydınların bazı Rus ilim adamlarıyla beraber kurdukları ve Kazak-Kırgız halklarının medenî miraslarını toplayarak derli toplu bir hâle getirmek, araştırmak ve nihayetinde yayımlamak amacı taşıyan yarı resmî bir dernek olan TALAP’ın aktif üyeleri arasında yer alan Tınıstanov, derneğin hükümet tarafından malî olarak desteklenmemesi sebebiyle ortaya çıkan ekonomik problemleri çözme konusunda da aktif rol almıştır. Bahsini ettiğimiz malî sıkıntıları çözmek maksadıyla dernek üyelerinin halktan yardım almak için Sovyet Sosyalist Türkistan Özerk Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde kalan Kazak-Kırgız uruklarının yaşadığı bölgelere yaptıkları yardım gezilerine bizzat katılan genç şair, 1923 yılının yaz aylarında bu amaçla Issık-Göl bölgesine gönderilmiş, toplanan yardımın manasını ve hizmet ettiği amacı idrak eden hemşehrilerinin de yardımı ile Kırgız köylülerinden sayıları yüzü bulan büyük ve küçükbaş hayvan ve 48 kg apiyim (afyon) toplamış, topladığı yardımları pazarda satarak elde ettiği miktarı derneğe iade etmiştir. Şairin TALAP’a yardım toplamak maksadıyla Karakol şehrine geldiği sıralarda bölgenin büyük tüccarlarından Zunnahun Ağa’nın evlenme çağındaki kızı Türdübübü ile tanışması, genç kızın da rızasını aldıktan sonra iki gencin kaçması ve şairin kıyılan nikâhtan sonra Türdübübü’yü Taşkent’e götürmesi, Tınıstanov’un bu yıllardaki hayatı ile alâkalı kayda geçirilmesi gereken bilgiler arasındadır.
Kasım TINISTANOV, öğrencilik yıllarında yakalandığı tüberküloz hastalığı nedeniyle birkaç defa uzun süreli olarak hastanede yatmıştır. Genç yaşta yakalanmış olduğu bu hastalık nedeniyle zor günler geçiren şair, derslerine girebilmek, ilim âleminden ve ilimden uzak kalmamak için insan üstü bir gayret göstermiş, bir taraftan üzerine aldığı görevleri lâyıkıyla yerine getirebilmek için canla başla çalışırken diğer taraftan da yukarda kısaca bahsini ettiğimiz evlilik macerasından sonra bir aile reisi olarak almış olduğu sorumlulukları taşımasını bilmiştir. Üzerine almış olduğu bütün bu ağır sorumlulukların yanı sıra edebî eserler, okullarda okutulmak üzere ders kitapları ve çeşitli konularda hazırlanmış olan Kırgızca materyallerin altına imza atan Tınıstanov; elbette, içinde bulunmuş olduğu zor şartlara rağmen yapmış olduğu bütün bu çalışmaların neticesinde edebiyat tarihlerine, kendi ana dilinde Avrupaî tarzda kaleme alınan ilk şiirlerin, hikâyelerin ve kitapların yazarı olarak geçmiş; o yıllarda Taşkent’te okuyan ve sayıları yaklaşık 300 olan Kırgız gençler arasında öne çıkarak; özverili çalışmaları ve hemen herkes tarafından fark edilen yeteneği ile zamanın aydın tabakası üzerinde iyi bir etki bırakmıştır.
1924 yılının Haziran ayında Kazak-Kırgız Halk Eğitim Enstitüsü’nden iyi derece ile mezun olan Tınıstanov, enstitüden mezun olduğu yıl, merkezi Taşkent’te bulunan Sovyet Sosyalist Türkistan Özerk Cumhuriyeti’nin Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde kurulan Kırgız İlim Komisyonu’nun sekreterliğine ve başkan yardımcılığına tayin edilmiş, yine aynı yıl köylerde öğretmenlik yapacak olan gençleri yetiştirmek maksadıyla açılan kısa süreli kurslarda öğretmenlik yapması için Karakol şehrine gönderilerek, aynı zamanda Sovyet Sosyalist Komünist Partisine aslî üyelik için aday olarak kabul edilmiştir.
1924 yılında bölgenin siyasî yapısında da değişikler meydana geldiğini görüyoruz. Bu tarihte, Sovyet Sosyalist Türkistan Özerk Cumhuriyeti, bu cumhuriyetin sınırları içerisinde yaşayan halkların etnik kökenleri göz önünde tutularak yeni bir yapılandırma ile değişik bölgelere ve ayrı idarî birimlere ayrılmış, neticede bu topraklar üzerinde birçok özerk cumhuriyet kurulmuştur. Kırgızlara ise özerk bölge hakkı verilmiştir. Kırgız özerk bölgesi yöneticileri tarafından Taşkent’e çağırılan Tınıstanov, Sovyet Sosyalist Kırgız Özerk Bölgesi Eğitim Bakanlığı bünyesinde kurulan Akademik Bilim Merkezi’nin genel sekreterliği görevine getirilmiştir. 1925 yılının Ağustos ayında yine aynı kuruluşun başkanlığı görevine getirilen Tınıstanov, aynı zamanda 1925-27 yılları arasında ihtiyarî olarak kurulan Canı Alfabit Dostoru adlı derneğin başkanlığı, Millî Yeni Alfabe Komitesi’nin başkan yardımcılığı ve Sovyetler Birliği Yeni Alfabe Komitesi’nin üyeliği görevlerinde bulunmuştur. 1926 yılında 16 Şubat-6 Mart arasında Bakû şehrinde yapılan Birinci Uluslar Arası Türkoloji Kongresi’ne katılan Kırgız delegasyonu içinde yer alan Tınıstanov, bu kongrede “Yeni Kırgız Alfabesinin Meydana Getiriliş Prensipleri Hakkında” adında bir de bildiri sunmuştur.
1927 yılının Mart ayında Kırgız Özerk Bölgesi, Sovyet Sosyalist Kırgızistan Özerk Cumhuriyeti’ne çevrilince, yeni kurulan bu idarî yapının hükümetinde Millî Eğitim Bakanlığı görevinde bulunan Tınıstanov, bu görevde 3 yıldan fazla kalmış, 1930 yılının 1 Eylül’ünde bu görevden “Tüberküloz hastalığının ilerlemesinden dolayı kendi isteği ile süresiz olarak izne ayrılmıştır” şeklinde yapılan bir açıklama ile uzaklaştırılmıştır. Elbette, bu görevden uzaklaştırılmasında tüberküloz hastalığından başka siyasî sebepler de etkili olmuştur.
Millî Eğitim Bakanlığı görevi sırasında Kasım TINISTANOV, genç nesillere talim-terbiye vermek, eğitimi olmayan orta yaşlılara okuma yazma öğretmek, meslekî ortaokulların sayısının çoğaltılması ile alâkalı meselelerin çözümünün yanı sıra, okullarda okutulmak üzere yeni ders kitapları yazmış, Kırgız aydınlarından ve zenginlerinden topladığı yardım paralarıyla Cañı Madaniyat Colunda adında pedagojik ve edebî bir dergi çıkarıp bu derginin yazı işlerinde çalışmış, Kırgız alfabesinin, Lâtin harflerine geçmesi plânını uygulamaya koyarak, gazete ve dergilerden gelen taleplere göre vakti oldukça ilmî makaleler kaleme almıştır.
Bakanlık görevini bıraktıktan sonra Tınıstanov, 8 aya yakın bir süre tedavi olmuştur. Yoğun çalışma temposundan uzakta, dinlenerek kendisini ilmî çalışmalara verebilmek için daha fazla zaman bulan genç şair, 1931 yılının yaz aylarında Kırgız Cumhuriyeti’nin Millî İlim Araştırmaları Enstitüsü’ne öğretim görevlisi olarak kabul edilmiş, adı geçen enstitüde 1937 yılının Ağustos ayına kadar öğretim görevlisi, bölüm başkanlığı ve direktörlük (dekan) görevlerinde bulunmuştur. Bu enstitüde görevli olduğu yıllarda çoğunlukla Kırgız dilinin grameri, morfolojisi, imlâ kuralları ve ilmî terminolojisi ile alâkalı çalışmalar yapan, aynı yıllarda Kırgız Pedagoji Enstitüsü’nde Kırgız dili okutmanlığı, (1932’de doçent, 1936’da profesör) görevlerinde bulunan Tınıstanov, bütün bu işlerin yanı sıra 1932 yılının Haziran ayında Kırgız Devlet Tiyatrosu’nun müdürlüğü görevinde bulunmuş ve bir yıla yakın bir zaman bu görevde kalmıştır.
1927 yılının yaz aylarından itibaren birtakım meslektaşları ve yakın çevresi tarafından Stalinizm ideolojisine karşı çıktığı gerekçesiyle eleştirilerek hakkında suç duyurusunda bulunulan Tınıstanov, 1 Ağustos 1937’de hapse atılmış, zindanda acılar ve işkence içinde sorgulanarak geçirdiği bir yılın ardından askerî mahkeme tarafından idama mahkûm edilmiştir. Hakkında alınan idam kararı aynı gün kafasına kurşun sıkmak suretiyle infaz edilen talihsiz şairin adının herhangi bir yayın organında karalamak maksadıyla dahi olsa geçmesine, yazmış olduğu eserlerin basılmasına ve ilmî eserlerde adına herhangi bir şekilde atıfta bulunulmasına yasak konulmuştur.
Eserleri
Kasım TINISTANOV’un küçüklüğünden itibaren edebiyata ve sanata meraklı, meraklı olduğu kadar da yetenekli, kendi halkının sözlü eserlerini, dil zenginliklerini ve daha başka medenî özelliklerini çok iyi öğrendiğini yazmış olduğu eserlerden, özellikle şiirlerinden anlamak mümkündür. Okul yıllarında edebiyata özel bir ilgi göstererek Kazakça, Rusça, Tatarca ve Özbekçe edebî metinleri okuması ve az veya çok bu metinlerden etkilenmesini de yine merhumun günümüze kalan eserlerinin hem teknik hem de içerik açısından incelenmesi ile anlamak mümkündür. Taşkent’e giderek Kazak-Kırgız Halk Eğitim Enstitüsü’ne kaydını yaptırdığı yıllarda yayımlanmaya müsait şiirlerin sahibi olmasını göz önünde bulundurduğumuzda, Kasım’ın daha ilköğrenimi sırasında kitap okumaya başlayarak yeni bir oluşum devresi geçirmekte olan Kazak yazı dilini iyi öğrendiği fikrini ileri sürmekle yanlışa düşmüş olmayız.
Tınıstanov’un yakın akrabalarından ve şairle aynı çevrede bulunan arkadaşlarından aldığımız bilgilerin ışığında merhumun daha 14-15 yaşlarında iken irticalen şiirler söylediğini, onun son derece güçlü bir sözlü gelenek kültürüne sahip olduğunu ve merhumun söylediği şiirlerin köyündeki gençler tarafından ezberlendiğini, kâğıda geçirilerek çoğaltmak suretiyle ağızdan ağza yayıldığını öğreniyoruz. Genç şair, Doğu Türkistan’a yapılan göç sırasında kendi milletinden olan insanların açlık ve hastalıklar yüzünden çektiği sıkıntılara, eziyetlere bizzat şahit olarak tepkisiz kalamamış ve gördüklerini “Ürkün” adında bir destan yazarak kâğıda da geçirmiş, fakat, Tınıstanov’un bu günlerde kaleme aldığı şiirler günümüze kadar ulaşmamıştır.
Kasım’ın şairliğe ve şiire olan ilgisi Kazak-Kırgız Halk Eğitim Enstitüsü’ndeki öğrencilik yıllarında daha da artmıştır. Fakat, Tınıstanov bu yıllardaki şiirlerini Kazakça olarak kaleme almıştır. Bize göre bu şiirlerin Kazak lehçesinde kaleme alınmasının sebepleri aşağıda anlatıldığı gibidir.
Tabiatıyla şair olmak isteyen, kendisinde şiir yazabilme kabiliyeti gören toplumun her ferdi gibi Tınıstanov da hissettiklerini, düşündüklerini, kendisini heyecanlandıran konuları şiir yazmak suretiyle dile getirmekle kalmamış, ortaya çıkardığı