Kazim Meçi Karaçay-Malkar Edebiyatı’nın önde
gelen sairlerindendir. Yaralı Dağ Keçisi Manzumesi,
sairin içinde yasadığı sıkıntıları anlatır. Yaralı Dağ Keçisi,
yükseklerde yasayısı, özgürlüğüne düskünlüğü itibariyle
sairin ve halkının sembolüdür.
Kazım Meçi is one of the important poets of the
Karaçay Malkar Literature. His poem named;Yaralı Dağ
Keçisi is the most famous poem. In this poem, he tells
difficulties that he conflict with.Yaralı Dağ Keçisi; is a
kind of symbol of poet and his folk in terms of
characteristics that living at high,indulging in its liberty.
Key Words: Kazim Meçi, Karaçay Turkish, Yaralı
Dağ Keçisi.
1 Makalenin, Kazim Meçi’nin hayatı ve edebi kisiliğinden olusan Giris Kısmı,
Karaçay-Malkar Türk Edebiyatından Kazım Meçi’nin Hayatı, Edebi Kisiliği, Vedat
BALKAN, AKÜ Sos. Bil. Enst. Türk Dili ve Ed. Anabilim Dalı, Afyon, 1997,
Yayımlanmamıs Yüksek Lisans Tezi ile, “Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi
Mevlidi’nin Nüshaları”, Mehmet Sarı, I. Uluslararası Türk Dünyası Kültür Kurultayı-
Bildiriler-, C. IV, Ege Ü. Türk Dünyası Arastırmaları Enstitüsü, Đzmir, 2006, s. 1767
(Ayrıca bk. Osmanlıca Örnek Metinlerle Edebiyat Arastırmaları, Dr. Mehmet Sarı,
Anıl Matbaa ve Ciltevi, Ankara, 2007, s. 155) adlı çalısmalardan faydalanarak
hazırlanmıstır. Makalenin olusmasına sebep teskil eden “Yaralı Dağ Keçisi”
manzumesi, Vedat Balkan’ın adı geçen tezinden alınmıstır. “Yaralı Dağ Keçisi”
manzumesi ile ilgili değerlendirmeler Mehmet Sarı tarafından yapılmıstır. Yaralı Dağ
Keçisi Manzumenin Türkiye Türkçesine aktarılması ise birlikte gerçeklestirilmistir.
* Yrd. Doç. Dr., AKÜ Rektörlük Türk Dili Bölüm Baskanı.
** Okutman, Türk Dili, AKÜ.
Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi… 2391
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
GĐRĐS
Karaçay-Malkar Edebiyatı’nın ve Türk Dünyası
Edebiyatı’nın milli değerlerine bağlı, mücadeleci, çilekes büyük
sâirlerinden Kâzim Meçi’yi, Yüksek Lisans tez çalısması2 sırasında
daha yakından tanımıs ve üzerinde bazı çalısmalar gerçeklestirmistik.3
“Jaralı Jugutur” (Yaralı Dağkeçisi) baslıklı manzumesi
üzerinde duracağımız Kâzim Meçi, 1859 yılında Malkar’ın eski
köylerinden olan Sıkı’da doğdu.4 Demirci ustası olan Bekki
Efendi’nin oğludur. Küçüklüğünden itibaren bir taraftan babasının
yanında çalısıp ona yardım eden Kâzim, bir taraftan da Arap harflerini
öğrendi. Babası, oğlu Kâzim’in hoca olmasını istediğinden eğitim
görmesi için O’nu, hürriyet fikirlerini yaydığı gerekçesi ile Kumuk
Bölgesi’nden sürülerek Malkar Bölgesi’ne gelen müderris ve âlim
Kumuklu Hoca’ya gönderdi. Kâzim hocasının medresesinde Kur’an,
tecvid, târîh, Arapça ve Farsça öğrendi; Arap ve Fars medeniyeti,
edebiyatı ve siiri hakkında bilgi sahibi oldu. Sarklı sâirlerin
manzumelerini ve hikâyelerini okudu. Dinin kuralları, peygamberlerin
hayatları, Đslâm târîhi yanı sıra coğrafya ve astronomi bilgisine de
sahip oldu.5 Medreseyi bitiren Kâzim, babasının demirci dükkanında
çalısması yanı sıra, câmide Kur’an-ı Kerim okudu, sohbetlerde
bulundu ve insanları aydınlattı; halkın büyük sevgi ve takdirini
kazandı.
Malkar Edebiyatının kurallarını koyan Kâzim Meçi, siir
yazmaya medresede okurken baslar. Zamanının büyük bir kısmını
edebiyata, siir yazmaya ayıran Kâzim’ın Kur’an Sûreleri’nden ve
tefsirlerden ilham alarak yazdığı Nart Destanları, türkülere ve zikirlere
2 Karaçay-Malkar Türk Edebiyatından Kazım Meçi’nin Hayatı, Edebi Kisiliği,
(Danısman Yrd. Doç Dr. Mehmet SARI)
3 “Kâzim Meçi’nin Karaçayca “Ak Koçhar” (Đsmail) Kıssası”, Yard. Doç. Dr.
Mehmet Sarı- Vedat Balkan, Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 9, Bahar
2000, s.184-201; “Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi Mevlidi’nin Nüshaları”,
Mehmet Sarı, I. Uluslararası Türk Dünyası Kültür Kurultayı-Bildiriler-, C. IV, Ege
Ü. Türk Dünyası Arastırmaları Enstitüsü, Đzmir, 2006, s. 1767.
4 Sıkı, “Bugünkü Rusya Federasyonuna bağlı Kabarday-Balkar Cumhuriyeti
sınırları içerisinde yer alan Bızıngı bölgesinde” bulunan küçük bir dağ köyünün
adıdır. Bk. Karaçay-Balkar Türkçesiyle Basılmıs Đlk Kitap Kitâbü Mürsi’n-Nisâ
(Metin, Aktarma, Đnceleme) Adilhan Adiloğlu, Ankara, 2006, s.XXIV.
5Âlim M Teppeyev., Meçilanı Kâzim, C.1, Elbrus Kitap Basma, Nalçik, 1989,
s.11-12; B.T. Sozayev , Malkar Literatura, C.1, Elbrus Kitap Basma, Nalçik, 1986,
s.15; Karaçay-Balkar Türkçesiyle Basılmıs Đlk Kitap Kitâbü Mürsi’n-Nisâ (Metin,
Aktarma, Đnceleme), s.XXIV; Vedat Karaçay-Malkar Türk Edebiyatından Kazım
Meçi’nin Hayatı, Edebi Kisiliği, s.14.
2392 Mehmet SARI-Vedat BALKAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
benzedikleri için halk tarafından çok beğenilir ve ezberlenir.6 Onun
siirine güç veren ve ilham kaynağı olan üç sey vardır: Atalarından
intikal ederek gelen halkın zengin folkloru, sark milletlerinin klasik
siirleri, kendisinin çok iyi tanıdığı halkının yasayısı.7
“Kâzim Meçi, Bızıngı’da yasayan, zengin bir kitaplığa sahip
bilgili ve dindar bir hoca olan Bözülanı Çöpellev’den de faydalanmıs,
Türk edebiyatı’nın değisik lehçelerinde yazan sâ’irlerinden Nevâî
(öl.M.1501)yi, Fuzulî(öl.M.1556)yi, Firdevsî(öl.M.1015)yi ve sarklı
diğer sâ’irleri ve eserlerini bu hocanın yanında okuyup öğrenmis ve
böylece siir bilgisini gelistirmistir. Farâbî (öl.M.950), Đbni Sina
(öl.M.1037) gibi filozofları da yine burada inceleme fırsatı bulmustur.
Kâzim,“Allay Biyle Kerek Bizge”(Öyle Beyler Gerek Bize) ve
“Sağıs”(Düsünce, düsünme) isimli manzumelerinde halkının
yüreğinden geçenleri ifade eder. Her konuda siir yazan Kâzim’de,
özellikle insan sevgisi, Tanrı sevgisi, vatan sevgisi ve millet-halk
sevgisi önde gelir. Özellikle “Tahir ile Zühre” ve “Buzcigit”
manzumelerinde sevginin güzelliği ve soyluluğu çok güzel ifade edilir.
1900 ve 1910 yıllarında iki kez hacca giden Kâzim bu vesileyle Sark
siirindeki bilgisini gelistirir ve Sıkı’daki Tas Kütüphanesi’ne yeni
kitaplar kazandırır. Yine bilgisini artırmak gâyesiyle Sam’a,
Bağdat’a, Đstanbul’a, Kahire’ye gider. Sam’da zamanın en büyük
medreselerinde, Kahire’de El-Azhar Üniversitesi’nde dersler alır ve
böylece sark dünyasını daha iyi tanımıs olur. Meçi, dini konulu
manzumelerinde Kazak sâ’ir Abay Kunanbayev, Tatar sâ’ir Abdulla
Tukay, Azeri sâ’ir Sabir’in manzumelerine benzer siirler yazar. Ona
göre din kardesliği, doğruluk, adalet gibi kavramlar en önemli
konulardır. “Đyman Đslam”(Đman-Đslam),“Đgilik bla Amanlık” (Đyilikle
Kötülük), “Sarnavçu Katınla” (Ağıt Yakan Kadınlar), “Tısıruv”
(Bayan), “Tazalık” (Tazelik, temizlik) manzumeleri bu sebeple
yazılmıs eserleridir. “Paygambarla”, “Ahır Kün” (Son Gün), “Ak
Koçhar”8, “Kökge Uçhan” (Göğe Uçan)9, “Cannet” (Cennet)
manzumeleri dinî konulu siirlerinden bazılarıdır. “Atanı Casına
Osuyatı” (Babanın Oğluna Vasiyeti) isimli manzumesinde Kâzim,
oğluna vasiyette bulunur ve dünyada zalimlerin zulümlerinden iz
kalmadığı zaman mezarında rahat edeceğini söyler. Kâzim’in
“Pariyim” (Yetistirilmis köpek), “Kar Kün Arbazıma Kongan
Çıpçıkçıkga” (Karlı Günde Avluma Konan Serçeciğe) isimli siirleri
6 Teppeyev, s.11; Karaçay-Malkar Türk Edebiyatından Kazım Meçi’nin
Hayatı, Edebi Kisiliği, s.15.
7Teppeyev, s.12.
8 “Kâzim Meçi’nin Karaçayca “Ak Koçhar” (Đsmail) Kıssası”, Türk Dünyası
Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı:9, Bahar 2000, s.184-201.
9 Bu siir Mevlid’in Miraç bölümünün varyantıdır.
Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi… 2393
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
ise tabiat sevgisini anlatır.10 Her konuda siir yazan Kâzim, Karaçay-
Malkar halkının aynası olmustur. “Adamdı Bizni Atıbız” (Đnsandır
Bizim Adımız)11 isimli manzumesinde sayıca az ve silahsız olan
halkının büyüklüğünü, soyluluğunu, insanlığını anlatır.”12
“Siirlerinde halkına, okumanın ve bilimin öneminden
bahseden sâ’ir okumayan insanı iki gözü görmeyen bir insandan
farksız olarak görür ve halkını (kız-erkek ayırımı yapmadan)okumaya
ve bilim öğrenmeye çağırır. Okumaya ve bilime verdiği önem
sonucudur ki, 1925-1926 yıllarında Arap alfabesi kaldırılarak yerine
Kiril alfabesi getirilince Kâzim, bütün siirlerini Kiril harfleriyle
yeniden yazar ve halkına sunar. Kâzim Meçi’nin “Meni Sözüm”
isimli siir kitabı 1940 yılında Malkar dilinde yayımlanır. Okuma
yazma bilmeyen ihtiyarlar dahi buradaki siirleri ezberlemislerdir.
Kâzim, 85 yasında iken Sovyet yönetimi tarafından 2 Kasım 1943
yılında baslatılan Kuzey Kafkasya’daki Kafkas Halklarının Sibirya,
Kazakistan ve Özbekistan’a topyekun sürgünlerine sâhit olur. Kendisi
de Malkar halkı ile birlikte 8 Mart 1944 yılında Kazakistan’a sürgüne
gönderilir. Bir süre ailesiyle birlikte buradaki Taldı-Kurgan
vilayetinin Kirov ilçesinde yasayan Kâzim Meçi “1945 yılı baslarında
Telman adlı bir kolhozun yakınındaki Kök-Suv köyüne yerlestirilmis”13
ve 14.03.1945 târîhinde burada sürgünde iken vefat etmistir. “Kâzim
Meçi’nin manzumeleri 1959 yılında Karaçay-Malkar Türkçesiyle
yayımlanır. 1962 yılında ise Rusça’ya ve diğer dillere çevrilerek
basılır. Kuzey Kafkasya’da Kabardin-Balkar Cumhuriyetinde iki ayrı
yerde heykeli dikilen Kâzim’in, Malkar ders kitaplarının bas
sayfalarında beyitleri yer alır. Malkarlı sâ’ir Kaysın Kuliyev,
Kâzim’in Arap harfleriyle yazdığı siirlerini Latin harflerine çevirmeye
çalısmıstır. Kâzim’in manzumelerine hayran olan O. Etezov, M.
Kiriyev, S. Hoçuyev, K. Otarov, K. Gurbanov, S. Nikolayev, Dm.
Bıçkov, B. Pipinis, D.Mammayev, H. Hutuyev, Đ. Kasejeva, A. Boziyev,
F. Urusbiyeva, T. Holamhanov, A. Sortanov, Z. Tolgurov, K. Sultanov,
N. Kagiyeva, S. Gurtuyev gibi sâ’ir, yazar ve arastırmacılar onun
manzumelerini basta Rusça olmak üzere çesitli dillere çevirmislerdir.
Kâzim’in manzumeleri kitaplar haline getirilerek “Casavubuznu
Bayragı”(Hayatımızın Bayrağı) 1956 yılında Furunze’de,
“Karındasnı Sözü”(Kardesin Sözü), 1957 yılında Nalçik’te,
10 Karaçay-Malkar Türk Edebiyatından Kazım Meçi’nin Hayatı, Edebi
Kisiliği, s.31.
11 Siirin tamamının Latin harfli ve Türkiye Türkçesi metni için bk. Karaçay-
Malkar Türk Edebiyatından Kazım Meçi’nin Hayatı, Edebi Kisiliği, s.91.
12Bk. “Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi Mevlidi’nin Nüshaları”, s. 1768.
13 Bk. Karaçay-Balkar Türkçesiyle Basılmıs Đlk Kitap Kitâbü Mürsi’n-Nisâ
(Metin, Aktarma, Đnceleme), s.XXIV.
2394 Mehmet SARI-Vedat BALKAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
“Malkarnı Poetleri”(Malkar’ın Sâ’irleri) Rus dilinde 1958 yılında
Moskova’da, “Saylamala”(Seçmeler) 1959 yılında Nalçik’te
basılmıstır.14 Kâzim Meçi’nin önemli eserlerinden birisi de elimizde
yazma ve matbu nüshaları bulunan Mevlididir.” 15
JARALI JUGUTUR (YARALI DAĞ KEÇĐSĐ)
Türk kültüründe geçmisten günümüze atın, bozkurtun ve dağ
keçisinin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Özellikle bozkurt, tartısmasız
olarak geçmisten günümüze bütün Türk dünyasında önderlik ve
bağımsızlık sembolü olarak kabul görmüs ve kullanılmıstır.16 Bununla
birlikte dağ keçisi ve teke de tarihimizde, edebiyatımızda ve
kültürümüzde bir sembol, bir damga olarak kullanılmıstır. “Bu
damga, yüceliği, erisilmez yerlere erisebilirliği, bağımsızlığı,
özgürlüğü, kararlılığı, asaleti ve cesareti sembolize eden bir
damgadır”17 Geçmisten bugüne en büyük dil, tarih ve kültür
mirasımız olan Orhun Yazıtları’nda da dağ keçisi ve teke damgasının
bulunduğu, yüksek yerlerde yasadıkları için (Tanrı’ya yakın telakki
edilerek) bir çok Türk boyu tarafından kutsal sayıldığı ve Tanrı’nın
elçisi olarak kabul edildiği, “günesi, ısığı, aydınlığı; erisilmez yerlere
erisebilirliği, yüceliği, bilgeliği; bağımsızlığı, özgürlüğü; kararlılığı;
çevikliği, sürati; yazı, bolluğu, hareketi, bereketi, zenginliği; asaleti,
cesareti ve hakimiyeti” temsil ettiği konunun uzmanı değerli bilim
adamı Doç. Dr. Cengiz Alyılmaz tarafından ifade edilmektedir.18.
Atasözlerimizden, “Keçi geberse de kuyruğunu indirmez”;
“Keçi nereye çıkarsa oğlağı da oraya çıkar”19 sözlerinden de keçinin
inatçı, azimli, kararlı olusu; atasının, büyüğünün yolundan gitmesi,
atalarını örnek alması itibariyle Türk’ün genel karakteriyle örtüstüğü
söylenebilir.
Dağ keçisi ile ilgili olarak Adilhan Adiloğlu’nun söyledikleri
de ilgi çekicidir: “Karaçay-Malkar Türkçesinde “cugutur” adı verilen
dağ keçisi, Karaçay-Malkar Türklerinin eski kültüründe çok önemli
bir yere sahiptir. Meselâ geyik ve geyik cinsinden yabani hayvanların
koruyucusu olduğuna inanılan “Apsatı” adlı ilah, Karaçay-Malkar
14 Karaçay-Malkar Türk Edebiyatından Kazım Meçi’nin Hayatı, Edebi
Kisiliği, s. 42.
15 “Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi Mevlidi’nin Nüshaları”, s. 1770.
16 Genis bilgi için bk. “Bir Asparagas Haber ve Kurt, Dağ Keçisi Damga ve
Sembolleri Üzerine”, Yrd. Doç. Dr. Cengiz Alyılmaz, Orkun, S. 37, Mart 2001,
Đstanbul 2001, s. 14-17.
17 Cengiz Alyılmaz, agm., s. 14.
18 Orhun Yazıtlarının Bugünkü Durumu, Dr. Cengiz ALYILMAZ, Kurmay
Kitap Yayın Dağıtım, Ankara, 2005, s. 17.
19 Atasözleri Sözlüğü, Ömer Asım Aksoy, C. 1, Ankara, 1978.TDK
Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi… 2395
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Türkleri tarafından “dağ keçisi” suretinde tasavvur edilmistir. Bu
yüzden de dağ keçisi Karaçay-Malkar Türklerinde daima kutsal bir
hayvan olarak sayılmıstır.”20
Makalemize konu teskil eden “Jaralı Jugutur”
(Yaralı Dağ Keçisi), Kâzim Meçi’in 1907 yılında yazdığı bir
manzumedir. Bu siirde Kâzim, yasadığı ve gördüğü haksızlıklara
seyirci kalamayacağını gösterir. Tıpkı, birçok yönlerden benzerlikleri
bulunan imanlı, mücadeleci ve aydın sahsiyet büyük sairimiz Merhum
Mehmet Akif Ersoy’un su dörtlüğünde haykırdığı gibi:
“Zulmü alkıslayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmise kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım
Boğamazsam da hiç olmazsa yanımdan kovarım.” 21.
Kâzim’in Jaralı Jugutur manzumesi Lev Tolstoy’un “Sessiz
Kalamıyorum” isimli siirinden bir sene önce yazılmıstır.22 Đki siir de
Rusya’da çekilen ortak sıkıntılardan esinlenerek kaleme alınmıstır.
“Jaralı Jugutur” XX. Yüz yılda yazılan realist eserler arasında olup
Malkar edebiyatında kendinden sonra gelen sâ’irlere bu mevzuda
örnek teskil etmistir.23
1907 yılında yazılan, sâ’irin ustalığa eristiğini göstermesi
açısından önem tasıyan manzumenin giris bölümü lirik bir özellik
tasır. Sâ’ir, bu acılı ve hisli manzumede nelerden bahsedeceğini, yaralı
dağ keçisinin kaderi ile tanısmasını ve halkının yasantısını sergiler.
Siirde bahsi geçen dağ keçisi aslında Malkar halkıdır. Dağ keçisinin
çektiği ıstıraplar, halkın çektiği ıstırapları ifade eder. Halk fakir ve
cahildir. Duyan, hisseden, acıyan bir yüreğe sahip, aydın ve
mücadeleci bir sahsiyet olan Meçi’nin, halkının çektiği sıkıntılara
üzüldüğünden dolayı açılan yürek yarası, yaralı dağ keçisinin yarası
gibi yanmaktadır.
Sekiz bölümden ve 86 dörtlükten meydana gelen
manzumenin on dörtlükten olusan 1. Bölümü giris bölümüdür.
Halkının fakir, cahil ve aç olusuna değinip dağ keçisinden söz ederek
20 Adilhan Adiloğlu, s. 171.
21Bk. Mehmet Âkif Ersoy, Safahat, Đnkılap ve Aka Basımevi, Đstanbul, 1977
s.400.
22 Teppeyev, 1.C.s.74; Karaçay-Malkar Türk Edebiyatından Kazım Meçi’nin
Hayatı, Edebi Kisiliği, s.33.
23 Bk. “Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi Mevlidi’nin Nüshaları”, s. 1769.
2396 Mehmet SARI-Vedat BALKAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
kendisini yaralı dağ keçisine benzettiğini söyleyen Meçi, “Haberime
baslıyorum” mısraı ile hikayesine geçer. Siirin on üç dörtlükten
olusan 2. Bölümünde sair dağ keçisini tasvir eder. Önceleri bir
sıkıntısı olmayan, sarp ve yüksek yerlerde gözcülük yapan dağ
keçisinin sonunda bası derde girer. Bu bölümde dağ keçisinin yiğitliği,
cesaretli olusu, hem kendini hem de sürüsünü kurtarması, sürüsü için
kendisini feda etmeyi göze alısı ve bu uğurda yaralanısı, buna rağmen
avcının eline düsmeyisi, sabredisi, yaralı olusuna rağmen pes
etmeyisi, acılara dayanması, ümidini kesmeyisi, kaybettiği sürüsünü
bulmaya çalısması gibi özellikleriyle bir Türk yiğidini canlandırdığı
söylenebilir. Yine on üç dörtlükten olusan 3. Bölümde ise Köylü, fakir
avcı Hasim’in yaralı dağ keçisini görüsü, onu takip eden kutu
öldürüsü, yaralı olmasına rağmen mücadele eden dağ keçisine hayran
olusu anlatılır. Bes dörtlükten olusan 4. Bölümde sairin yorumu, avcı
Hasim’in ailesinin, ev halkının av bekleyisi, Hasim’in yasadıkları
sonrası bir daha bir canlıya ates etmemeye karar vermesi anlatılır. On
dört dörtlük olan 5. Bölümde Canpolat Bey’in Hasim’e davranısları ve
zalimliği anlatılır. On iki dörtlükten meydana gelen 6. Bölümde Sair
Kazim’in Hasim’in uğradığı haksızlıktan hareketle yaptığı yorum ile
baslar ve sairin kendi garipliği, bu siiri yazısı, halkının uğradığı zulm
karsısında çaresizliği ve bu ve benzer manzumeleri yazmaktan baska
yararlı olamayısı anlatılır. Dokuz dörtlük olan 7. Bölümde yine
halkının fakirliği anlatılır. Manzumenin on dörtlükten meydana gelen
8. Bölümü sonuç bölümüdür. Meçi burada, yaralı dağ keçisinin
haberini, fakir Hasim’i ve kendisini anlattığını söyler. “Elçiye ölüm
yok” diyerek siir ile elçilik yaptığını belirtir ve siirini su dörtlükle
bitirir:
Jarlı halkım küresdim:
Açıv bolur dep sözüm.
Sanga igilik tiley,
Jasayd dünyada Kâzim.
(Fakir halkım uğrastım:
Güce gider diye sözüm.
Sana iyilik dileyerek,
Yasıyor dünyada Kazım)
Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi… 2397
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
KAYNAKÇA
ADĐLOĞLU, Adilhan, Karaçay-Balkar Türkçesiyle Basılmıs Đlk
Kitap Kitâbü Mürsi’n-Nisâ (Metin, Aktarma, Đnceleme),
Ankara, 2006.
AKSOY, Ömer Asım, Atasözleri Sözlüğü, C. 1, TDK Yay.,
Ankara, 1978.
ALYILMAZ, Yrd. Doç. Dr. Cengiz, “Bir Asparagas Haber ve
Kurt, Dağ Keçisi Damga ve Sembolleri Üzerine”,
Orkun, S. 37, Mart 2001, Đstanbul 2001, s. 14-17.
ALYILMAZ, Dr. Cengiz, Orhun Yazıtlarının Bugünkü Durumu,
Kurmay Kitap Yayın Dağıtım, Ankara, 2005, s. 17.
BALKAN, Vedat, Karaçay-Malkar Türk Edebiyatından Kazım
Meçi’nin Hayatı, Edebi Kisiliği, AKÜ Sos. Bil. Enst.
Türk Dili ve Ed. Anabilim Dalı, Afyon, 1997
(Yayımlanmamıs Yüksek Lisans Tezi).
ERSOY, Mehmet Âkif, Safahat, Đnkılap ve Aka Basımevi,
Đstanbul, 1977.
MEÇĐ, Kâzim, Nazmula bıla Poemala, Elbrus Kitap Basma,
Nalçik, 1987.
SARI, Mehmet, “Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi
Mevlidi’nin Nüshaları”, Mehmet Sarı, I. Uluslararası
Türk Dünyası Kültür Kurultayı-Bildiriler-, C. IV, Ege
Ü. Türk Dünyası Arastırmaları Enstitüsü, Đzmir, 2006,
s. 1767.
SARI, Dr. Mehmet, Osmanlıca Örnek Metinlerle Edebiyat
Arastırmaları, Anıl Matbaa ve Ciltevi, Ankara, 2007.
SARI, Yard. Doç. Dr. Mehmet- BALKAN, Vedat, “Kâzim
Meçi’nin Karaçayca “Ak Koçhar” (Đsmail) Kıssası”,
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 9, Bahar
2000, s.184-201.
SOZAYEV, B.T., Malkar Literatura, C.1, Elbrus Kitap Basma,
Nalçik, 1986.
TEPPEYEV, Âlim M, Meçilanı Kâzim, C.1, Elbrus Kitap
Basma, Nalçik, 1989.
2398 Mehmet SARI-Vedat BALKAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
JARALI JUGUTUR(YARALI DAĞKEÇĐSĐ)
MANZUMESĐ’NĐN KARAÇAY TÜRKÇESĐ ve TÜRKĐYE
TÜRKÇESĐ METNĐ
Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi… 2399
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
JARALI JUGUTUR24
1
Barıbız da bilebiz
Jasav kıyının, tarın.
Jaralı juguturnu
Aytayım men haparın.
Ol hapar esge tüsse,
Men kuru da küyeme.
Anı siz barıgız da
Estsegiz bek süyeme.
Zarfha urup çıgarga
Zarfıbız jokdu bizni,
Karangılık açdırmay
Turad közleribizni.
Kitap okuy bilgen az,
Jahild jarlı halkıbız,
Jasaybız togubuzdan
Köp bolganlay açıbız.
Bügün tavda kan javad,
Arbazlanı tolturup.
Haparımı baslayma,
Ot jagada olturup.
Sıyıradıla jerni,
Sıyıralla gırjınnı.
Koldan kelmeyd sıyırga
Haparnı bla jırnı.
Zâlimlede allay küç
Jokdu.Sukur Allah’ha !
Biz jürek sözübüznü
Bermebiz malgunlukga.
YARALI DAĞKEÇĐSĐ
1
Hepimiz de biliyoruz
Hayat zorluğunu, darlığını.
Yaralı dağkeçisinin
Söyleyim ben haberini.
O haber akla düserse,
Ben sürekli yanıyorum.
Onu siz hepiniz de
Đsitseniz çok seviyorum.
Zarfa vurarak çıkmaya
Zarfımız yoktur bizim,
Karanlık açtırmadan
Duruyor gözlerimizi.
Kitap okumasını bilen az,
Cahildir fakir halkımız,
Yasıyoruz tok olanımızdan
Çok olarak açımız.
Bugün dağda kan yağıyor,
Avluları doldurarak.
Haberime baslıyorum,
Ocak basında oturarak.
Elimizden alıyorlar yeri,
Elimizden alıyorlar ekmeği.
Ellerinden gelmiyor almaya
Haber ile türküyü.
Zâlimlerde öyle güç
Yoktur. Sükür Allah’a!
Biz yürek sözümüzü
Vermeyiz kötülük yapanlara.
24Kâzim Meçi,Nazmula bıla Poemala, Elbrus Kitap Basma, Nalçik, 1987, s, 68.
2400 Mehmet SARI-Vedat BALKAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Jaralı juguturnu
Ot jarası jangança
Janadı jürek jaram,
Kama kirip kalgança
Aytayım haparımı,
Sizge manga da asuvd.
Adamlaga aytmasang,
Küydürüp koyad jarsıv.
Oy, jaralı jugutur!
Men da sanga usayma,
Jüregimi kan juva,
Haparımı baslayma
Yaralı dağkeçisinin
Kursun yarasının yandığı gibi
Yanıyor yürek yaram,
Kama girerek kalmıs gibi.
Söyleyeyim haberimi,
Size bana da uygundur.
Đnsanlara söylemesen,
Yakıverir üzüntü.
Oy, yaralı dağkeçisi!
Ben de sana benziyorum,
Yüreğimi kan yıkayarak,
Haberime baslıyorum.
2
Ariv aybas jugutur!
Otlay edi ıranlada,
Keçe enip içe edi
Tavda kara suvladan
Iranda kiyik sürüv,
Soluy, jatıp turganda,
Karavulu jugutur
Bola edi kayalada.
Ol köp kuthargan edi
Sürüvün uvçuladan.
Kesi da köp kutula
Kelgen edi ajaldan.
Bir jol, tang jarıganlay,
Kiyik sürüv, suv içip.
Iranlı gelev betni
Bara ed örge ketip.
Alaylay birsi betden
Açı uskok atıldı.
Sürüv kaçdı. Jugutur
Jaralı bolup kaldı.
2
Güzel ay baslı dağkeçisi!
Otluyordu otlaklarda,
Gece inerek içiyordu
Dağda kara sulardan.
Sarp yerde geyik sürüsü,
Dinlenerek yatıp durduğunda,
Gözcü dağkeçisi
Oluyordu kayalarda.
O çok kurtarmıs idi
Sürüsünü avcılardan.
Kendisi de kurtula
Gelmis idi ecelden.
Bir sefer, tan ağardığında,
Geyik sürüsü, su içerek.
Sarp, çimenli yamacı
Gidiyordu yukarı çıkarak.
Böyleyken diğer yamaçtan
Acı tüfek patladı.
Sürü kaçtı. Dağkeçisi
Yaralı olarak kaldı.
Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi… 2401
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Ol, örge baralmayın,
Mıllıgın ensge atdı,
Teren sızga içine
Ketip, termile, jatdı
Uvçu jugutur kayrı
Dump bolganın bilmedi,
Ol, ne köp izlese da,
Kaydagısın körmedi.
Köp aylanıp, zat tapmay,
Kara açuvu keldi.
Basha kiyik mararga
Bir basha jarı ketdi.
Juguturnu ok tesgen
Jugutur ol sızgada,
Sav kün, sav keçe turdu,
Kutulup maravçudan.
Tavda gelev kırdıkga,
Kathaned taza kanı,
Açıy edi, küye edi,
Avur jarası anı.
Ol erça kötüre ed,
Jarasını açıvun.
Jigitça kürese ed,
Kutharırga jasavun.
Jarası açıp anı
Koymasa da atlarga,
Üzmey edi umutun
Ol sürüvün tabarga.
Jüregi tartdıra edi
Kayalanı basına,
Közün almay karay ed
Sürüv ketgen janına.
O, yukarı gidemeden,
Vücudunu asağıya attı,
Derin çalılık içinde
Giderek, isteyerek yattı.
Avcı, dağkeçisinin nereye
Kaybolduğunu bilmedi,
O, ne çok arasa da,
Nerede olduğunu görmedi.
Çok gezerek,bir sey
bulamadan,
Kara öfkesi geldi.
Baska geyik avlamak için
Bir baska yöne gitti.
Dağkeçisine kursunun değdiği
Dağkeçisi o çalılıkta,
Bütün gün, bütün gece durdu,
Kurtularak avcıdan.
Dağdaki yabani çimenlerde,
Kurumustu taze kanı,
Acıyordu, yanıyordu,
Ağır yarası onun.
O er gibi çekiyordu,
Yarasının acısını.
Yiğitçe uğrasıyordu,
Kurtarmaya hayatını.
Yarası acıyarak onun
Bırakmasa da adım atmaya,
Kesmiyordu ümidinî
O sürüsünü bulmaya.
Yüreği çekiyordu
Kayaların basına,
Gözünü kırpmadan bakıyordu
Sürüsünün gittiği yana.
2402 Mehmet SARI-Vedat BALKAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
3
Biz elli jarlı uvçu
Hasim, tang jarıganlay,
Çıkgan edi tavlaga,
Kiyik, jugutur maray.
Ol, tavlada aylana,
Kiyikleni öltüre,
Alay bla jasay ed,
Üyürün keçindire.
Hasim, tik jolnu çıgıp
Barganlay, birsi betde,
Ol aksak juguturnu
Kördü da, seyir etdi.
Ol jaralı jugutur
Örge kaçıp bara ed,
Erkinlikge kasd etip,
Jarasın unuta ed.
Hasim kördü: bir börü
Juguturnu ızından,
Kuvup jete barganın,
Toyayım dep kanından.
Hasim,uskogun sermep,
Kol üsünden terk atdı.
Börü örge sekirip,
Sora – soylanıp kaldı.
Jugutur, entde uskok
Anga atılgan sunup,
Suhu da bir karadı,
Basın artha terk burup.
3
Bizim köylü fakir avcı
Hasim, tan yeri ağardığında,
Çıkmıs idi dağlara,
Geyik, dağkeçisi avlamaya.
O, dağlarda gezerken,
Geyikleri öldürerek,
Onun ile yasıyordu,
Evdekileri geçindirmeye.
Hasim, dik yolu çıkarak
Giderken, diğer yamaçta,
O aksak dağkeçisini
Gördü de, seyir etti.
O yaralı dağkeçisi
Yukarı kaçıp gidiyordu,
Hürriyete kastederek,
Yarasını unutuyordu.
Hasim gördü : bir kurdun
Dağkeçisinin ardından,
Kovarak yetismeye çalıstığını
Doyayım diye kanından.
Hasim, tüfeğini çekip
Kol üzerinden çabuk attı.
Kurt yukarı sıçrayıp,
Sonra – düserek kaldı
Dağkeçisi, yine tüfeğin
Kendine patladığını sanarak,
Korkarak bir baktı,
Basını geriye çabuk çevirerek.
Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi… 2403
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Alay ol jol anga ugay,
Uskok javuna atıldı!
Jugutur tavga ketdi,
Börü joyulup kaldı!
Jaralı janıvarnı
Kuvgan zulmuçu börü,
Tüzlük ogu ızından
Jetip alayda öldü.
Allay kara kün kelip
Kutulgan juguturga,
Hasim tiymedi, erkin
Keterge koydu tavga.
Anı ızından karap,
Hasim tösde olturdu.
Ol kayala artına
Avgunçu karap turdu.
Jaralı juguturnu
Jaraları sav bolup,
Tavlada entda jasar,
Janı kuvançdan tolup
Tavlanı erkinlikni
Çeksiz süygen jugutur,
Izıngdan ok jetmesin,
Javlarıng joyalmay tur!
Öyle bu sefer ona değil,
Tüfek düsmanına patladı!
Dağkeçisi dağa gitti,
Kurt ölerek kaldı!
Yaralı canlıyı
Kovalayan zâlim kurdun,
Doğruluk kursunu arkasından
Yetiserek orada öldü.
Öyle kara gün gelerek
Kurtulan dağkeçisine,
Hasim dokunmadı, rahat
Gitmeye bıraktı dağa.
Onun arkasından bakarak,
Hasim yamaca oturdu.
O kayaların arkasına
Geçinceye kadar durdu.
Yaralı dağkeçisini
Yaraları iyi olarak,
Dağlarda yine yasar,
Canı kıvançla dolarak.
Dağları genisliği
Sınırsız seven dağkeçisi,
Arkandan kursun yetismesin,
Düsmanların öldüremeden
dur.
4
Jaralı juguturnu
Kutharganından sora,
Hasim, janıvar atmay,
Üyüne kaytıp barad.
4
Yaralı dağkeçisini
Kurtardıktan sonra
Hasim, canlıya tüfek atmadan,
Evine dönerek gidiyor.
2404 Mehmet SARI-Vedat BALKAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Kiyik et keledi dep,
Sabiyleri çapdıla…
Alay ala ol keçe
Kiyik etsiz kaldıla.
Hasim üydegisine
Juguturnu haparın,
Tizip bolgan halında,
Aytıp berdi har barın.
Katını : “Tüz etgense,
Janım kor bolsun sanga!
Dedi, -janım avrudu
Ol jarlı janıvarga.
Biz da açdan ölmebiz,
Hudur25 etip içsek da,
Ne eteyik ! çıdarbız,
Ne kıyınlık körsek da!”,
Geyik eti geliyor diye,
Çocukları kostular…
Öylece onlar o gece
Geyik etsiz kaldılar.
Hasim ev halkına
Dağkeçisinin haberini,
Dizerek olduğu gibi,
Söyleyiverdi hepsini.
Karısı: “Doğrusunu etmissin,
Canım kurban olsun sana!
Dedi, -canım acıdı
O yaralı canlıya.
Biz de açlıktan ölmeyiz,
Un çorbası ederek içip dursak
da,
Ne edelim ! sabrederiz,
Ne zorluk görsek de!”
5
Ahsam karangısı da
Elge sos kirip keldi.
Jambolat biy Hasim’ge
Jumusçusun jiberdi.
Biyni ser jumusçusu
Ahsamda salıp keldi.
– Biyim seni çakırad,
Hayda, jür, Hasim! – dedi.
Hasim eski çepkenin
Jengil kaplap üsüne,
Jumusçunu ızından
Bardı biyni üyüne.
5
Aksam karanlığı da
Köye yavasça girerek geldi.
Cambolat Bey Hasim’e
Hizmetçisini gönderdi.
Beyin ihtiyar hizmetçisi
Aksamda çıka geldi.
– Beyim seni çağırıyor,
Haydi, yürü, Hasim! – dedi.
Hasim eski cepkenini
Çabuk alarak üstüne,
Hizmetçinin arkasından
Gitti beyin evine.
25 Undan yapılan çorba.
Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi… 2405
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Hasim esikden kirip:
– Üyge igilik ! – dedi.
Jambolat’nı betini
Küysüz bolganın kördü.
– Bügün uvga bardıngmı ?
Dep sordu biy uvçuga.
Hasim uvda haparın
Terk oku aytdı anga.
– Ay sen aman ! – dedi biy,
Er tüyülse, katınsa !
Jüreging, korgasinça,
Eriy turgan amansa.
Men biying bolganımı
Unuthan mı etgense ?
Bu art kezivde manga
Kiyik nek keltirmeyse ?
-Biyim, kesing bilese,
Bes-altı sabiyim bard.
Küçüm jetmeyd,üydegim
Açdan kıynalıp turad
Đt küçüklerini aç
Bolganı manga nedi !..
Hasim, jüregi jana :
– Biz da adambız ! dedi.
– Avzungu kıs ! dedi biy.
Sekirip örge turdu.
Mujura bla sermep,
Jarlı Hasimni urdu.
Hasim esik artına
Jıgıldı.Alay küçden
Kobup mıllıgın atdı
Zorçu biyni üsüne.
Hasim kapıdan girerek:
– Eve iyilik! – dedi.
Cambolat’ın yüzünün
Asık olduğunu gördü.
– Bugün ava gittin mi?
Diye sordu bey avcıya.
Hasim avdaki haberi
Çabucak söyledi ona.
– Ey sen kötü! – dedi bey,
Erkek değilsin, kadınsın!
Yüreğin kursun gibi,
Eriyerek duran kötüsün.
Benim beyin olduğumu
Unuttun mu yoksa ?
Bu son zamanda bana
Geyik neden getirmiyorsun?
– Beyim, kendin biliyorsun,
Bes-altı çocuğum vardır.
Gücüm yetmiyor, evdekiler
Açlıktan zor duruyorlar.
Köpek yavrularının aç
Olduğundan bana ne!…
Hasim, yüreği yanarak:
– Biz de insanız ! dedi.
-Sesini kes! dedi bey.
Sıçrayıp yukarı kalktı.
Sopa ile gerilerek,
Garip Hasim’e vurdu.
Hasim kapı ardına
Yıkıldı. Sonra zorla
Kalkarak tüm gücüyle atıldı
Zâlim beyin üzerine.
2406 Mehmet SARI-Vedat BALKAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Ol biyni buvup oku
Koyarık edi, alay
Sapaları çapdıla,
Aç börüle çaphança.
Jarlı uvçunu, tüyüp,
Athan elle esikge.
Ala anga etgenni
Adam etmeydi itge.
Biy mujurası tiyip,
Sındırganed bilegin.
Zâlimlikni örteni
Küydürgened jüregin.
Bizni malgun zâlimle
Kökg aylanıp siyelle,
Hayıvannı tüvgençe,
Adamlanı tüyelle.
Kün sayın anı körüp,
Men amalsız bolama,
Basha jolnu tapmayın,
Nazmulanı tagama
O beyi boğuverip
Bırakacak idi,ancak
Hizmetçileri kostular,
Aç kurtların kostuğu gibi
Fakir avcıyı,döverek,
Atmıslardı dısarıya.
Onların ona ettiğini
Đnsan etmezdi köpeğe.
Beyin sopası değerek,
Kırmıstı bileğini.
Zâlimliğin gücü
Yakmıstı yüreğini.
Bizim melun zâlimler
Göğe dönerek isiyorlar,
Hayvanı döver gibi,
Đnsanları dövüyorlar.
Her gün onu görerek,
Ben çaresiz oluyorum,
Baska yol bulamadan,
Manzumeler diziyorum.
6
Hasim! Aç börü kuvgan
Jaralı juguturga
Teng bolup kaldıng alay
Kisi bolusmad sanga.
Sanga çaphan börünü
Kisi atıp urmadı,
Ol börünü kanından
Kara jer kızarmadı.
Çolak bolup kaytdıng sen
Jarlı kurum üyünge,
Sav bolmaz jara tüsdü
Ogurlu jüreginge.
6
Hasim! Aç kurdun kovduğu
Yaralı dağkeçisine
Denk olarak kaldın öyle
Kimse yardım etmedi sana.
Sana saldıran kurdu
Kimse atarak vurmadı,
O kurdun kanından
Kara yer kızarmadı.
Çolak olarak döndün sen
Fakir kurumlu evine,
Đyi olmayacak yara düstü
Uğurlu yüreğine.
Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi… 2407
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Tavda ol sen kuthargan
Juguturga usaysa,
Anıça, jaralarıng
Kıynay, alay jasaysa.
Zâlimlikni tıyagı
Bizge aman tiyedi,
Ne etsin jarlı Kâzim ?
Janı otda küyedi.
Hasim ! Aman açıdıng
Bizge palah azmıdı ?
Közlerim jasdan tola,
Eteme bu nazmunu.
Seni jarsıvung meni
Jarsıvumd, jarlı uvçu.
Đnsallah iynanabız
Kelir bir dert alıvçu !
Jarlı Hasim, kesing da
Jaralı jugutursa.
Körgen kıyınlıgıngı
Sen kaçan unutursa ?
– Seni urgan zâlimni
Allah ursun ! deyme men,
– Palahlanı ırhısın
Anga bersin ! deyme men.
Bar etgen artıklıgı
Anı kesine jetsin !
Kâzim bergença, anga
Allah da nalat bersin !
Dağda o senin kurtardığın
Dağkeçisine benziyorsun,
Onun gibi, yaraların
Acı vererek öyle yasıyorsun.
Zâlimliğin değneği
Bize kötü dokunuyor,
Ne yapsın garip Kazım?
Canı ateste yanıyor.
Hasim! fena acıdın
Bize zorluk az mıdır?
Gözlerim yasla dolu,
Ediyorum bu siiri.
Senin acın benim
Acımdır, fakir avcı.
Đnsallah inanıyoruz
Gelir bir dert alıcı.
Fakir Hasim, kendin de
Yaralı dağkeçisisin.
Gördüğün azabını
Sen ne zaman unutursun.
-Seni vuran zâlimi
Allah vursun! diyorum ben,
– Kötülüklerin selini
Ona versin! diyorum ben.
Bütün ettiği eziyetler
Onun kendine yetsin!
Kazım’ın verdiği gibi, ona
Allah da lanet versin!
2408 Mehmet SARI-Vedat BALKAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
7
Oy meni jarlı halkım !
Kıyınlıkda turasa.
Sen da bir basha bolmay,
Jaralı jugutursa.
Zıgırlı kolda zıgır
Kibik, köp kıyınlıgıng.
Ne zatha çıdamadı
Seni kıyınlı janıng ?
Kurum ojaklarıngdan
Keçegi kar javgança,
Javad kaygı üsünge,
Seni Allah kargagança.
Jaz jabalak tavlaga
Javgan kibik, üsünge
Kara palah javadı,
Kirip keled üyünge.
Kaygılarınga jarsıy,
Jarlı Kâzim talgandı.
Ol basın tav çerekge
Atar kibik bolgandı.
Jarlı halkım ! Börüle
Kuvup bargan, jaralı
Jugutursa. Neteyim,
Kim bolur bizni janlı ?
Kim körür seni ızıngdan
Jumulgan börüleni ?
Kaygıların kim körür
Jarlı tavlu elleni ?
Seni süygen börüge
Kimni ogu atılır ?
Fitnanı, zâlimlikni
Tili kalay tartılır ?
7
Oy benim fakir halkım!
Zorluklarda duruyorsun.
Sen de bir baska olmadan,
Yaralı dağkeçisisin.
Kumlu yolda kum
Gibi, çok emeğin.
Neye sabretmedi
Senin zorlu canın?
Kurum ocaklarından
Gece kar yağmıs gibi,
Yağıyor kaygı üstüne,
Sana Allah beddua etmis gibi.
Yaz lapa lapa kar dağlara
Yağmıs gibi, üzerine
Kara kötülük yağıyor,
Girerek geliyor evine.
Kaygılarına üzülerek,
Garip Kazım dalmıstır.
O basını dağ ardına
Atar gibi olmustur.
Fakir halkım! Kurtlar
Kovalayarak giden, yaralı
Dağkeçisisin ne edeyim,
Kim olur bizim tarafımız.
Kim görür senin arkandan
Yumulan kurtları?
Kaygılarını kim görür
Fakir dağlı köyleri?
Seni seven kurda
Kimin tüfeği patlar?
Fitnenin, zâlimliğin
Dili nasıl çekilir?
Kazim Meçi’nin Karaçay Türkçesi… 2409
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Bar kıyınlıklarıngı
Jarlı Kâzim köredi.
Jüregi kandan tola,
Açı nazmu etedi.
Bütün çektiklerini
Garip Kazım görüyor.
Yüreği kandan dolarak,
Acı siir ediyor.
8
Jaralı juguturnu
Aytdım sizge haparın.
Alay ol sav etalmaz,
Jürekle jaraların.
Anı estgen birsile
Ayta, halkga jayılsa,
Jarlı ot jagalada
Aytılıp alay tursa.
Kim biled, açıv bolur
Kaygılı jüreklege:
Kim biled, açıv bolur
Zulmuçu zâlimlege.
Alanı kollarından
Kelmeyd manga tiyerge,
Jarlı uvçu Hasim’ni
Tüygen kibik tüyerge.
Sislik koylay soyarga
Kollarından kelse ed,
Urup, tüyüp joyarga
Atım amal berse ed,
Bir kün jasatmaz elle
Ala meni dünyada,
Đçer suvum tügenip
Kalır edi tavlada.
“Keleçige ölüm jok !”
Degen söz bardı halkda.
Halkımı keleçisi
Boldum kıyın sagatda
8
Yaralı dağkeçisinin
Söyledim size haberini.
Öylece o iyi edemez,
Yüreklerin yaralarını.
Onu duyan diğerleri
Söylese, halka yayılsa,
Fakir ocak baslarında
Söylenerek öyle dursa.
Kim bilir, gücüne gider
Kaygılı yüreklerin:
Kim bilir, gücüne gider
Zulüm yapan zâlimlerin.
Onların ellerinden
Gelmiyor bana dokunmak,
Fakir avcı Hasim’i
Döver gibi dövmek
Sislik koyun gibi yüzmek
Ellerinden gelseydi,
Vurup,dövüp yok etmek
Đsmim fırsat verseydi.
Bir gün yasatmazlardı
Onlar beni dünyada,
Đçer suyum tükenip
Kalır idi dağlarda.
“Elçiye ölüm yok!”
Denilen söz vardır halkta.
Halkımın elçisi
Oldum zor zamanında.
2410 Mehmet SARI-Vedat BALKAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/3 Spring 2009
Men Mekka’ga barganma,
Tiyerge bazınmayla.
Alay biçak bilevçü,
Janıgannı koymayla.
“Đt ürgenin jel elted”,
Ürme koy javlarımı !
Kıyın kün ökülünley
Kalırma men halkımı !
Jarlı halkım küresdim:
Açıv bolur dep sözüm.
Sanga igilik tiley,
Jasayd dünyada Kâzim.
1907
Ben Mekke’ye gittim,
Dokunmaya güvenemiyorlar.
Öyle bıçak bileyici,
Olmayı bırakmıyorlar.
“Köpek ulumasını rüzgar
götürür”
Ulumaya bırak düsmanlarımı!
Zor günlerin vekili gibi
Kalırım ben halkımın.
Fakir halkım uğrastım:
Güce gider diye sözüm.
Sana iyilik dileyerek,
Yasıyor dünyada Kazım.
1907