X

Mahtumkulu Firaki

 

 

XVIII yüzyılın ünlü Türkmen şairi Mahtumkulu Firaki, 1773’te Türkmenistan’daki Etrek nehiri boyunda yer alan Hacı Kavuşan köyünde dünyaya gelmiştir. Türkmenlerin Göklen boyunun Gerkez tiresindendir.

Babası XVII yüzyılın bilgini Devlet Mehmet Azadi’dir. Kendileri de şairdir. Onun “Vaaz-ı Azad”, “Hikayet-i Cabir Ensar”, “  ” adlı ünlü mesnevileri bulunmaktadır.

Mahtumkulu, döneminin aydın bir ailesinden gelmesi nedeniyle eğitimini devam ettirmiş, değişik medreselerde kendini yetiştirmiştir.

Gençliğini Hacı Kavuşan köyünde ve Etrek nehiri boyunda geçiren şair Mahtumkulu, ilk eğitimini köyünde alır. Sonra Lebap’ta bulunan Halaç ilçesinin Kızılayak köyünde olan İdris Baba medresesinde devam eder. Bundan sonra Buhara’daki Göğeltaş medresesinde eğitim görür. Şair, yüksek eğitimini döneminin üniversitesi kabul edilebileceğimiz Hive’deki “Şirgazi” medresesinde görür. Bu medresede yatılı olarak tam üç yıl eğitim alır. Bu hakkında şairin kendi şöyle der:

“Mekân eyleyip, üç yıl yedim tuzunu,

Gider oldum, hoşça kal, güzel Şirgazi!

Geçirdim kışı, bahar ve yazını,

Gider oldum, hoşça kal, güzel Şirgazi!”

 

Eğitimini değişik medreselerde tamamlayan şair Arapça, Farsça ve Çağatayca öğrenmiştir. Nizami, Sadi, Fuzuli, Nevayi, Ahmet Yesevi, Hacıbektaş Veli gibi Türk Dünyasının önemli klasiklerini tanımış, onların eserlerini iyi öğrenmiştir.

Mahtumkulu, bütün şiirlerinin, eserlerinin konusunu halkının gerçek hayatından almıştır. Şair kendi şiirlerinde halkın isteği, arzusu, derdi, tasası, mutluluğu, ayrılık, gurbet gibi konulara kapsamlı yer ayırmıştır. Ayrıca, vatanseverlik, kahramanlık gibi konuları işlemiş, Türkmen mertliğini ortaya koymuş, milli Türkmen gururunu aşılamaya çalışmıştır. XVIII yüzyılda “Türkmen”in nasıl olması gerektiğini bütün ayrıntılarıyla kendi şiirlerinde şekillendirmiştir.

Türkmen boyları arasındaki çekişmelerin bitmesi için de büyük çaba göstermiş, “Teke, Yomut, Göklen, Yazır, Alili, Bir devlete hizmet etsek beşimiz” diyen şair Türkmen birliğinin, beraberliğinin temeli atarak, halkını ona davet etmiştir.

“Mahtumkulu, çeksen derdi, düğünden,

Ası olma, şikat etme bu günden,

Bu ölmek, ayrılmak kalmış önceden

Peder bize miras bırakmış bu derdi” diyen şairin gerçekten de hayatı ayrılıklarla doludur. Anne, babadan ayrılık (ölüm); köyünden, dostlarından ayrılık, sevgiliden ayrılık; kardeşlerinden ayrılık (ölüm) ve iki çocuğundan ayrılık (ölüm). Bu ayrılıklar Mahtumkulu’nun “Firaki” (ayrılık anlamında) mahlasını almasına belki de en büyük etken olmuştur.

Türkmenler Mahtumkulu’ya “Haktan içen Şair” deyimini kullanırlar. Çünkü Mahtumkulu’da halk şiiri geleneğinde görülen bade içme motifi yer almaktadır. Şairin şiirlerini incelediğimizde dokuz kere bade içme motifiyle karşılaşırız. İşte, bir örnek, “Dediler” şiiri. Şairi, rüyasında gökyüzüne çıkarırlar. Bütün evliya ve enbiya ile tanıştırılarak bazı sırlara vakfederler. Sonra Peygamberin emriyle şair evine getirilip bırakılır:

“Resul çağır, söyler: Ashablar sürünüz,

Oğlanı uğurlayın, fatiha’yı veriniz,

Buyurdu dört atlıya iletin, götürünüz,

Getirdiğiniz yere çabuk ulaştırınız.”

 

Kısacası, Mahtumkulu badeler içmiş, öğrendiklerini, bildiklerini, gördüklerini söyleme ruhsatı almış bir şairdir.

“Söyler Mahtumkulu, sözüm âlemdir, nasihatım yüce halka ilimdir” diyen şairin “Gidici olma!” adlı şiiri toplam 32 beytden, 128 satırdan oluşmaktadır. 32 bölümden, 128 maddeden ibaret XVIII yüzyılda hazırlanmış sanki bir Türkmen anayasasını hatırlatır. Bu tavsiyelerin hepsi bu gün de geçerlidir. Şöyle satırlarla başlar:

“Gel, gönlüm, ben sana nasihat vereyim,

Vatanını terk edip gidici olma!

Kendinden eksik gayri namerdin

Makamında hizmet edici olma!”

 

“Biz Halk Meclisinde “10 yıl bayındırlık” siyasetini uygulamayı ilan etmiştik. Bu politikanın temeli Mahtumkulu-Firaki’nin fikiriyle bire bir örtüşmektedir. Başka bir deyişle Oğuz sütüyle yogurulmuştur. Bu siyaset Türkmenleri mutluluk, bolluk seviyesine ulaştırmak siyasetidir. İşte, biz bu konuda Mahtumkulu-Firaki ile tekrar bir sofranın başında birbirimize sımsıkı sarılıyoruz.” Bakınız, Mahtumkulu ne diyor:

“Gönüller, yürekler tüm olursa başlar,

Ordu yola çıkarsa eriyir topraklar taşlar,

Bir sofrada hazır kılınırsa aşlar,

İkbali yükselir yüce Türkmen’in.”

 

“Mahtumkulu-Firaki bizim büyük bilginimizdir, onun eserlerine asla fiayat biçilemez.”

Sırası geldiğine göre, bu konuyla ilgili 1920’li yıllarda Türkmenlerin arasında olan gerçek olaydan örnek vermek istiyorum. Türkmen köyünde kitaba düşkün olan Veli Murad ağa, kendi ailesinin günlük geçimini tek kaynağı olan devesiyle sağlamaktadır. Bir gün köye bir misafir gelir ve onda Mahtumkulu’nun arap harfleriyle yazılan tek yazma nüshası bulunmaktadır. Sonucu kısaca şöyledir. Veli Murad ağa hayatta kalmanın yeğane kaynağı olan devesini verir, Mahtumkulu’nun tek yazma nüshasını ele geçirer. İşte, Mahtumkulu’nun şiirlerinin bu gün bize gelip yeten gerçek olayı budur.

“Türküstandır hayalim, Tanrım aç benim yolumu” diyen Mahtumkulu, kendi dönemi bilgini, “iklim sahibi” olarak adlandırdığı Hoca Ahmet Yesevi’ye büyük saygı göstermiştir.

Biz, Türkiye’de XX yüzyılda Hoca Ahmet Yesevi Vakfını kurduysak, bunun temeli XVIII yüzyılda Türkmen milli şairi Mahtumkulu tarafından atılmıştır. Bakınız “Medine’de Muhammed, Türküstan’da Hoca Ahmed” deyimiyle tanınan Ahmed Yesevi gibi bilginin isminin tarihten silinmemesi için ne diyor şair Mahtumkulu:

“Biz çaresiz ümmetin,

Ümmeti Muhammed’in,

Hürmetine Ahmed’in

Günahımı güzeşt eyle!”

 

“Çektiğimdir özlem, hasret,

Bu ne hadis, bu ne ümmet,

Türküstan’da Hoca Ahmed,

Onun adı yitip gidecek”

 

“Hacı Bektaş, Abdulkadir,

Hoca Ahmet, imam Riza’dır,

Feridun bir evliyadır,

Hepsinden himmet isterim.”demiş XVIII yüzyılda Mahtumkulu.

 

Kamil koç yiğitler hakkını yemez” diyen Mahtumkulu-Firaki, insanları her zaman kâmil insaflılığa davet etmiştir. İnsanlık, insaflılık bizim devletimizin de baş şiarıdır. Bağımsız Türkmenistan’ın iç ve dış politikası da onun gelecek için derin ideolojisi de insaflılıktan ibarettir. İşte, bu nedenle bizim büyük bilginimizden uzaklaşmamıza asla imkân yoktur.”

“Türkmen aksakallarımızın, yaşulularımızın ihtiyarlarımızın her biri Mahtumkulu Firaki’nin birer anlam ve akıldan dolu beyidine benzemektedir. Onlar bir ara gelince ferasetin, zeyrekliğin, anlaklığın Zekâ Okyanusunu oluştururlar.”

“Bu Dünya” adlı eserinde Mahtumkulu XVIII yüzyıla ait dünya haritasını kendi şiirleriyle çizmiştir. Üstelik şairin şiirsel coğrafyası ilk önce doğum yeri olan Etrek’ten başlar,  daha sonra 1. Rumustan (Anadolu); 2. Hindistan; 3.Türkistan; 4.Horezm; 5.Hive; 6. Horasan; 7.Yemen; 6.Bulgar (Bulgaristan); 8.Yunan (Gresiya); 8.Irak; 9. Afganistan; 10.Mısır; 11.Şam (Suriye); 12.Ferenk (Fransa); 13.İran; 14.Kengan (Palestina); 15.Dehistan; 16. Azerbaycan; 17. Kazakistan; 18. Kırgızistan; 19. Özbegistan; 20. Dagistan; 21.Zeňgistan (Afrika); 22. Çin-Maçin; 23.Mekke; 24.Medine; 25.Halep (Suriye); 26. Habeş (Etiyopya) … gibi ülkelerin coğrafi isimlerini-de kendi içeriğine alır.

Mahtumkulu’nun şiirsel coğrafyasında Türkiye’nin Kayseri, Erzurum, Kars gibi şehirleri de yer almaktadır.

Mahtumkulu’nun esas arzularından biri de Anadolu’yu kendi gözleriyle görmek, Anadolu’nun kutsal topraklarına ziyaret etmek olmuştur. Bunu nasıl dile getirdiğini hep beraber izleyelim:

“Yukarıda Hindistan’ı,

Arkada Türkistan’ı

Evliyaların ummanı

Gitsem, Rumustan’ı görsem!”

 

Maalesef o, bunu gözleriyle göremedi. Ama onun torunları olarak biz bu gün Anadolu’nun göbeğinde dikilen heykelinden gurur duyuyoruz. Eminim ki, bu gün Mahtumkulu Babamızın ruhu yine bir kere şad olmuştur.

Sonuç olarak şunu söyleye biliriz. Türkmenler bu gün de Mahtumkulu’nun şiirlerini kendi döneminin bir anayasası gibi kabul etmektedirler. Türkmen halkının milli varlığını, gelenek göreneklerini, hoşgörüsünü, insani değerlerini halk dilinde şiirsel bir şekilde ortaya koyan Mahtumkulu’nun adı Türkmenler için bir kutsal addır. Bundan dolayıdır ki, kendi döneminde Mahtumkulu’nun isteği olan bağımsızlığımıza kavuştuktan sonra, yani bu gün Türkmen Devlet üniversitemizde, Türkmen Dili ve Edebiyatı Araştırma Enstitüsümüzde, Türkmen Devlet Uluslararası Ödülümüzde ve Türkmen Milli Takviminin beşinci ayının adında ve onun doğduğu ilçede büyük şairimiz ve düşünürümüzün adını yaşatmaktan gurur duyuyoruz.

Bu günkü tarihi olayı da buna ekleyerek sevinçli olaya şahit olanların tekrar bir kere dikkatını çekmek amacıyla sözümü Mahtumkulu’nun şu satırları bitirmek isiyorum:

“İşiten denk olmaz gören gözüyle,

Mert çıkar mıhmana güler yüzüyle!”

Gülüşler yüzünüzden eksik olmasın!

 

Doç. Dr. Berdi Sarıyev, Ankara Üniversitesinin Türkmen Dili Öğretmeni

 


ÇALDI GİTTİ

Bu dünya bazigârdır (sahnedir)
Bazısını çaldı gitti
Gümrah edip (saptırıp) nicelerini
Yoldaş deyip aldı gitti..

Akıl,fikir et her kaçan (zaman)
Yüz konan var,yüz göçen,
Taht-ı asmandan (göklerden) uçan
Süleyman öldü gitti..

Ya,mürüvvetli şâhım,
Ümidim kıblegâhım,
Bunca (mal-mülk) yığıp İbrahim
Neyini alıp gitti?

Ciğerini dağlaya dağlaya
Zünnarını (kuşağını) bağlaya bağlaya
Niceler ağlaya ağlaya
Niceler güldü gitti.

Niceler güle dönmüş
Gül yanıp küle dönmüş
Niceler gile (yalana) dönmüş
Niceler soldu gitti..

Kalır sen görde (mezara) bağlı,
Belli bir yurda bağlı,
Beyhude, âdem oğlu
Yığınağı (malı mülkü) kaldı gitti..

Ahmaklık ile özüm,
Bilmedim söylediğim sözüm,
Mahtumkulu diyor; gözüm,
Kan [lı] yaşa doldu gitti.

Mahtumkulu Firaki (Türkmen)

 

Categories: Biyografi
Leave a Comment